Bu Blogda Ara

24 Eylül 2014 Çarşamba

ŞUŞU VE ÜÇTEKER

Şuşu'yu tanıyorsunuz, bisiklet sevdalısı, afacan kız çocuğu, hani Can ile parkın altını üstüne getiren. Maceranın ilk bölümünü anlatacağız size bu hafta, Şuşu ve Üçteker.

Şuşu ile 5. doğum gününde tanışıyoruz. Dayısı Şuşu'yu gezmeye götürüyor. Bu, Şuşu'nun karşılaştığımız ilk akrabası. İnanın bana son olmayacak! Şuşu'nun kalabalık bir ailesi var, anne, baba, teyze, dayı, hala, dede, nine. Aynı evde yaşadıklarına dair bir bilgi yok. Ama Şuşular'ın evinden de çıkmıyorlar doğrusu. Bu kalabalık bir süre sonra baş döndürücü geliyor insana. Neyse ortalık henüz sakinken sayfalarda ilerlemeye devam edelim. Sonra ne demek istediğimi anlayacaksınız. Dayısı Şuşu'yu önce pastaneye götürür sonra bir oyuncakçıya. Ve Şuşu orada kırmızı, önünde sepeti olan üç tekerlekli bisikletini görür ve bir daha da inmez! Bu andan itibaren Şuşu'yu hep başında kaskı üçtekerinin üzerinde görürüz. Eve kadar bisikletle gider, doğum günü pastasının mumlarını üçtekerinin üzerinde üfler, hediyelerini orada açar. Hatta üçtekeriyle uyumak ister. Halası Şuşu'yu ikna etmenin bir yolunu bulmuş gibidir.

Gel seninle bir anlaşma yapalım,” dedi halası.

Ben sana kitap okuyayım. Kitap bitene kadar inme üçtekerinden. Sonra doğru yatağa olur mu?”

Tamam,” dedi Şuşu. “Ama üçtekerimle uyuyacağım.”

Sonra ne mi olacak? Devamı kitapta!

                                      
 

Yazan Yıldıray Karakiya

Çizen Başak Günaçan

Redhouse Kidz

+3

18 Eylül 2014 Perşembe

ŞUŞU, CAN VE DÖRTTEKER


Deniz kütüphaneden yeni aldığım kitapları her zaman heyecanla karşılıyor.

Ama İdefix'ten sipariş ettiğim kitaplar eve gelince ne yapacağı tam bir muamma. Hele onun kitaplarını kendi siparişlerime eklediysem hâlimiz evlere şenlik. Benim kalın kitaplarım kesinlikle daha cazip geliyor. Kendi ince kitaplarını görmek moralini bozuyor. Onların sıkıcı ve resimsiz olduğunu iddia ediyor. Eğer kitapların arasında bir grafik roman varsa “Bak bunun resimleri var, çok güzel, bu benim!” diyor. Kitabı kolunun altına sıkıştırıp odasına kaçıyor. Kalın kitaplar asla onu korkutmuyor, eğlence daha uzun sürecek diye seviniyor. İdefix'ten son siparişimiz sadece çocuk kitaplarından oluşuyordu. Aklını çelecek kalın bir kitap olmadığı için paketi sorunsuz ve krizsiz açtı! Hemen incelemeye başladı. Ve okutmak üzere ilk tercihini yaptı.

Şuşu, Can ve Dörtteker

Kitaba bayıldı. Defalarca okuttu. Kıkırdadı. Heyecanlandı. Şuşu, Can ve Dörtteker bir devam kitabı. Serinin ilk kitabı Şuşu ve Üçteker'i İdefix bir gün sonra gönderince biz ikinci kitapla başlamış olduk seriye. Kitabı Birdolapkitap'ın Yıldıray'ı yazmış. Her yaş için çocuk kitabı sloganıyla yola çıkan çocuk edebiyatı meraklısı bir çift Banu ve Yıldıray. Birdolapkitap adını verdikleri bloglarında çocuk kitaplarını tanıtıyorlar ve her pazar Açık Radyo'da program yapıyorlar. Şimdilerde Dünyalı dergiyi çıkartıyorlar. Onlarla tanışmadıysanız hiç vakit kaybetmeyin. Linki tıklayın.
http://www.birdolapkitap.com/

Şuşu afacan bir kız çocuğu. Bir bisiklet sevdalısı. Başında kaskı üçtekerinin üzerinde evde fır fır dolaşıp kalabalık ev halkının başını döndürünce dayısı onu alır, parka götürür. Şuşu bu kez de ilgisini park sakini hayvanlara verir. Güvercinleri kaçırır, kurbağaları vıraklatır, tam uyuklayan kedilerle ilgilenecekken yanından hızla dörtteker geçer. Şuşu'nun dörtteker dediği Can isminde bir çocuğun tekerlekli sandalyesidir.. Şuşu, ilgisini çeken dörttekeri takip eder. Sağa, sola hızla giderken ikisi birlikte parkın altını üstüne getirirler. Çöp kovaları, parkta bankları boyayan görevlinin boya kutuları devrilir. Ortalık bir anda toz duman olur. Şuşu'nun dayısı ve Can'ın teyzesi gelir. Tepkileri aynıdır: “Ne yaptın sen?” Büyüklerin yardımıyla ortalığı toparlarlar. Sıra tanışma faslındadır. Şuşu ilk kez gördüğü dörttekerin pedalı olmamasına şaşırmıştır. Can, "Bu bisiklet değil akılllım, bir tekerlekli sandalye." der. Şuşu'nun gördüğü tek dörtteker babasının ofis sandalyesidir. "Hayır," der Can, "O bir ofis sandalyesi onunla gezilmez." Ondan sonra parkta iki çocuk yan yana geldiğinde ne olursa o olur. Arkadaş olur, ertesi günler parkta birlikte oynamak için sözleşirler. Eve dönerken ikisi de evde parkta yaptıkları yaramazlıkla ilgili uyarılır. Deniz, dedesi felç geçirdiği ve yürüyemediği için Şuşu'nun aksine dörttekerin ne olduğunu biliyordu. Yurt dışında yayımlanan çocuk kitaplarının görsellerinde tek tip kullanılmaz, sarışın, zenci, tekerlekli sandalyede çeşit çeşit insan resmedilir. Çok daha küçükken okumaya başladığımız Pırtık Tekir'de tekerlekli sandalyesinde oturan bir çocuk vardı örneğin. Bizdeki kitaplarda hayatın içinden bu kadar fazla çeşitlilik yok. Sokaklarda da sık rastlayamıyorsunuz. Örneğin bizim ve annemlerin apartmanındaki asansöre sokak tipi tekerlekli sandalye giremiyor, ev tipi sandalye ise bin bir zahmetle. Sandalye ile ayna arasındaki boşlukta sıkışıp asansör zemin kata ininceye kadar tekerlekli sandalyeyi öne doğru kaldırmak suretiyle babamı asansöre sokabiliyoruz. Zemin kata inince de çile bitmiyor. Apartmanın otopark kısmından ev tipi küçük tekerlekli sandalyeyi yokuş yukarı itmek, Arnavut kaldırımlı sokakta ilerlemek hiç kolay değil. Kaslarınıza güvenip aşağıya ev tipiyle alıp orada sokak tipi sandalyeye geçirip delik deşik yollarda ben iterim derseniz dışarı çıkartabiliyorsunuz. Yoksa en fazla balkona çıkartabiliyorsunuz. Bedensel engelli bireylerin yaşamını kolay kılacak düzenlemeler yapılmadığı için sokakta onlarla çok fazla karşılaşamıyoruz. Bu yüzden sizin çocuğunuz da Şuşu gibi ilk kez tekerlekli sandalye ile karşılaşabilir. Kısa bir hikâye. Buna rağmen etkileyici ve eğlenceli. İnanın bana, aldığımdan beri kaç kez okudum  sayısını hatırlamıyorum. Görsellerde resimler yoluyla anlatılan yan hikâyeler var. Onu da alıp siz bulun.
Yazan Yıldıray Karakiya
Resimleyen Başak Günaçan
Redhouse Kidz
3+

8 Eylül 2014 Pazartesi

TOSTORAMANIN YAVRUSU



Severek okuduğumuz bir kitaptır Tostoraman'ın Yavrusu

Şimdiye kadar nasıl olmuş da hakkında yazmamışım, şaşırdım doğrusu

Madem ki evdeki minik kitap kurdu,

bu gece için seçti Tostoraman'ın Yavrusunu

Benim de görevim buraya yazmak yorumumuzu

 Tostoraman'ın Yavrusu bir devam kitabı. Henüz Tostoraman ile tanışmadıysanız bu yazı size bir fikir verecektir.
http://www.bikipak.blogspot.com.tr/2014/01/tostoraman.html

Tostoraman anlatır durur,
Hiçbir Tostoraman
Ormanın kuytusuna adım atmamalı aman aman

Karlı bir kış gecesi Tostoraman ve yavrusu mağaralarında oturmaktadırlar. Babası, yavrusunu koca, kötü kalpli fare hakkında uyarmaktadır. Aradan uzun yıllar geçmiştir. Tam olarak neye benzemektedir? Zihnini yoklar. Hatırladıklarını (korkunç kuvvetli, pullu ve uzun kuyruklu, gözleri ateş kuyusu gibi, korkunç bıyıkları diken gibi sert) anlatır ve  kolayca uykuya dalar. Ama minik yavru gözünü bir an olsun kırpmaz. Merak duygusu içini kemirmektedir. Daha fazla dayanamaz. Elinde Değnek Adam oyuncağı, yola çıkar. Değnek adamla tanışmak için tıklayın.
http://www.bikipak.blogspot.com.tr/2013/12/degnek-adam.html

Koca kötü farenin fiziksel özellikleri aklındadır. İzleri takip eder. Çeşitli hayvanlarla karşılaşır, tanışır. Konuştukça yeni bilgiler edinir. Bunların arasında koca kötü farenin en sevdiği yemekler de vardır! Fırından yeni çıkmış tostoraman, tostoramanlı pasta, tostoraman çayı. Onu kandırıp korkutmak istediklerinden emindir. Merak, gerilim artarken tipi de iyice şiddetlenir. Derken fareyi yuvasının önünü süpürürken görür. Küçük bir kır faresidir, tam ağzına lâyık. Ancak küçük fare tıpkı ilk kitapta olduğu gibi zekasıyla bu tehlikeden  de kurtulmayı başaracaktır.

Yazan Julia Donaldson

Resimleyen Axel Scheffler

Türkçeleştiren Yıldırım Türker

Popcore Yayınları

Okul öncesi






2 Eylül 2014 Salı

BABAANNEM KİME BENZİYOR?


Feridun Oral, Deniz ile sevdiğimiz bir yazar, çizer. Ama Babaannem Kime Benziyor? kitabına pek ısınamadım. Deniz de pek sevmemiş olacak ki, babasının kışın İstanbul'dan aldığı bu kitabı en fazla iki ya da üç kere okutturdu. Uzun bir aradan sonra tekrar okumamı istediğinde ikimiz için de sonuç aynıydı.

Feridun Oral, kitaplarında bizi önce bir kahramanla tanıştırır. Onun günlük alışkanlıklarını ve sorununu anlatır. Bir yolculuğa çıkartır. Karşılaştığı kişilerden yardım ister. En sonunda sorunu çözülür. Tüm bu hikâyeye şahane resimler eşlik eder. Dil her zaman Julia Donaldson ya da Sara Şahinkanat kitaplarında olduğu gibi kafiyeli, lirik değildir, ancak keyifle takip edilir. Bu kitap görünüşte farklı olsa da aslında yine benzer bir formül ile ilerliyor.

Kahramanımız Ali, resim yapmayı çok seven bir çocuk. Bir de ona masallar anlatan türlü komiklikler ve hayvan taklitleri yapan çok sevdiği babaannesi var. (Tanıştık) Bir sabah babaannesinin duvarda asılı fotoğrafına bakarken bir soru aklına takılır: “Dede babaannem kime benziyor?” (Sorun)

Uzun kulaklı bir tavşana mı benziyor?”

Babaannenin kulakları tavşanınki gibi uzun değil,

ama tavşanların çok sevdiği havuçlardan

havuçlu kek yapıyor.”

Her bir sayfada Ali babaannesini bir hayvana benzetir. Dedesi cevaplar. (Sorunu çözmek üzere çıkılan farklı kahramanlarla tanışılan yolculuk) Ve final.

Elinize geçerse okuyun. Ali'nin babaannesi bir köpeğe mi, ördeğe mi, geyiğe mi, ayıya mı, maymuna mı, file mi, foka mı, kaplana mı, ... benziyor bakın. ( Deniz uzun uzun inceledikten sonra bir geyiğe benzetti.) Ama alacaksanız, hele ki elinize alıp incelemeden, internetten sipariş verecekseniz bence ilk tercihiniz olmasın!

Yazan ve resimleyen Feridun Oral

YKY

Okul öncesi