Bu Blogda Ara

27 Ekim 2014 Pazartesi

NOKTANIN GÜCÜ(*)


Başlangıçta bir küçük nokta vardı. Hepimizin içinde var olan yaratıcı gücü dışarı çıkarmak istedi. Yürek inandı noktanın gücüne. Hayaller nokta oldu, çizgi oldu, durmadan, hız kesmeden kalem oynatan el ile birleşince. Coşkuyla, mutlulukla dolmaya başladı sayfalar. Akıl, “Baskıyı azalt. Mükemmeliyetçiliğin, yaratıcılığını örselemesine izin verme. Mış gibi düşün!” dedi. Geriye yaslandı küçük nokta. Baktı tek tek, ağaçmış, çiçekmiş, güneşmiş gibi görünen resimlere... Gülümsedi. Bir yazarın kapısını çaldı. Küçük noktayı dinleyen yazar çocuklar kendilerine inansın, yaratabilsin diye üç kısa hikâye yazdı ve resimledi. Peter H. Reynolds'ın “creatirology” adını verdiği üçlemenin ilk iki kitabı Nokta ve Mış Gibi Altın Kitaplardan çıktı.


Serinin ilk kitabı olan Nokta'nın kahramanı resim yapamadığına inanan Vashti adında bir kız çocuğu. Çizemeyeceğine dair inancı öyle güçlü ki dersin sonunda öğretmenine boş kâğıt uzatır. Vashti'nin öğretmeni eğilip boş kâğıda baktı. “Aaa! Kar tipisine tutulmuş bir kutup ayısı.” Vashti, “Çok komik ama ben resim YAPAMIYORUM.” dedi. Öğretmeni gülümsedi. “Bir nokta yap bakalım, o seni nereye götürecek.” dedi. Bu sözlerin ardından Vashti öfkeyle bir küçük nokta koyar ve yaratıcı yolculuğu başlar. Başlangıçta sert ve öfkeli çizimler, renkler, Vashti başardıkça yumuşar, pastelleşir. Kitabın sonunda Vahti'nin, bu hediyeyi, ilhamın kaynağını bir diğer çocukla paylaşması umudu arttırır. Nokta, bize başlamak için bir küçük adımın yeteceğini hatırlatıyor. Güçlü mizah duygusuna sahip, boş kâğıttan daha fazlasını gören, öğrencisine inanan bir öğretmenin nasıl mükâfat olabileceğini gösteriyor.


Serinin ikinci kitabı Mış Gibi'de resim yapmayı çok seven Ramon'la tanışırız. Ramon konu bulmakta asla sıkıntı çekmez. Her zaman her yerde hiç durmadan coşkuyla, mutlulukla resim yapar ta ki ağabeyi Leon vazoda çiçekleri çizdiği bir resme bakıp kahkahalarla gülerek “Bu nedir?” diye sorana kadar. Ramon kâğıdı buruşturup atar. Resim çizmeye devam eder. Artık yalnız değildir. Yaptıklarının bir şeye benzemediğini düşünen bir çift göz onu her an izlemektedir. Ne çizse beğendiremez o alaycı gözlere. Yaptıklarını buruşturup atar. Sonunda resim yapmaktan vazgeçer. Bir gün kız kardeşi Marisol'ün odasının duvarlarında kendi buruşturulmuş resimlerini görür. Marisol bir resmi işaret ederek, “Bu en sevdiklerimden biri.” dedi. Ramon, “Vazodaki çiçekleri çizmek istemiştim, ama beceremedim.” Marisol heyecanlı bir şekilde “Evet, vazoyMUŞ GİBİ!” dedi. Bir anda Ramon'un üstünden mükemmeliyetçiliğin yükü kalkar. İçi enerjiyle dolar. Eskisi gibi özgürce “ağaçmış, balıkmış, güneşmiş gibi” resimler çizer. Hatta “mış gibi” resimlerinden esinlenerek “mış gibi şiirler” yazmaya başlar.

Bir ilkbahar sabahı Ramon kendini çok iyi hissetti. Bu mış gibi resimlerin, hatta mış gibi kelimelerin bile betimleyemeyeceği bir duyguydu. Bu duyguyu betimlemeye çalışmaktansa uzanıp tadını çıkarmaya karar verdi. Hikâye bence burada bitmeliydi. Ancak yazar son bir cümleyle konuyu sonuca bağlamak istemiş. “Ve bundan böyle Ramon mış gibi yaşamaya devam etti.” Yaratıcılığı arttırmayı hedefleyen bir kitabın “mış gibi yaşam” ile bitmesi hoşuma gitmedi doğrusu. Çocuklar mış gibi resimler çizsin, mış gibi şiirler yazsın ama mış gibi yaşamasın.
Yazan ve resimleyen Peter H. Reynolds
Türkçesi Oya Alpar 
Altın Kitaplar
Okul öncesi

(*)Bu yazı 10/10/2014 tarihinde okumadan yatmayanların kitap tanıtım yazılarına yer veren çok yazarlı okuryatar isimli edebiyat sitesinde yayımlandı. Siteye ulaşmak için tıklayın.
http://www.okuryatar.com/noktanin-gucu-tugba-gurbuz/

20 Ekim 2014 Pazartesi

KÖPEKLER BALE YAPMAZ

Kitabın kapağında pembe tütüsüyle bale yapan bir köpek görünce adına elbette aldanmadım. Ona bale yapamazsın diyenlere inat dans eden bu köpek kimdi, macerası neydi diye meraklandım. Sosyal medyada Deniz'e önerilen bir kitabın adını da çağrıştırınca (Gergedanlar Krep Sevmez) sevmememize imkân yok diyerek ödünç aldım. Haklıymışım kitabı çok sevdik ve kitap Gergedanlar Krep Yemez'i hazırlayan yazar-çizer ikilisinin bir çalışmasıymış. Yeni bir ekiple (Anna Kemp - Sara Ogilvie) tanışmaktan memnun oldum olmasına ama her iki kitabın da baskısı tükenmiş maalesef. Belki Gergedanlar Krep Yemez'e de kütüphanede rastlarım, belli mi olur?
Deniz ilk okumadan itibaren kitabı çok sevdi. Böylece Şuşu serisine ve En Güçlü Kim'e biraz ara vermiş olduk. Kitabın ana kahramanı isminden anlaşılacağı gibi köpek ama en az onun kadar önemli diğer kahramanı aynı zamanda kitabın anlatıcısı ise köpeğin sahibi olan küçük kız. Ben bu ufaklığa bayıldım. Çünkü ilk andan itibaren her şeyin farkında ve yetişkinlerin ön yargılarına zerrece kulak asmıyor, köpeğine güveniyor, inanıyor. 
Benim köpeğim farklıdır. Diğer köpeklere benzemez. Onlar gibi davranmaz. Tuvaletten su içmez, terlikleri ısırmaz, kedileri kovalamaz.Yakalaması için bir sopa attığımda bana anlamsızca bakar. Sonra sopayı gidip kendim almak zorunda kalırım. 
Bu farklılığı anlattıktan sonra köpeğinin müziği, dans etmeyi, ay ışığını sevdiğini söylüyor. Bu sözlere küçük kızla köpeğin yan yana oturup televizyonda bale izlediği bir görsel eşlik ediyor. Kitabın büyüsüne kapıldığım an bu kare oldu sanırım. Küçük kız köpeğinin bale yapmak istediğinden emin ama etrafındaki yetişkinleri buna ikna etmek oldukça zordur. Cevap nettir. "Köpekler Bale Yapmaz!" Bu kalıp kitapta sıkça kullanılıyor. Ve ben her defasında aynı tonlamayla okuyorum. Deniz'in o kadar hoşuna gitti ki o da bana gülerek eşlik etmeye başladı. Ne de olsa biliyoruz biz, kim ne derse desin bu köpek bale yapacak! Babası köpeğinin bale dersine gelmesine izin vermiyor. Ama o gizli gizli takip ediyor, pencereden dersi izliyor. Ve bale öğretmeni "Kim birinci pozisyonu gösterecek?" diye sorunca sınıfa koşarak geliyor. Öğretmen şaşkın ve kararlı köpeği sınıftan çıkartıyor, biliyorsunuz işte "Köpekler ba-le yap-maz!" Köpeğin kalbi kırılıyor. En sevdiği kurabiyelerden bile yemiyor. Günlerce kulübesinden çıkmıyor. Her gece ağlıyor. Ancak bale tutkusu bir nebze olsun azalmıyor ve şans bir gün yüzüne gülüyor. 
Hikâye güzel ve çizimlerle daha da güzelleşmiş. Köpeğin gizli gizli küçük kızı izlediği yerleri çok sevdik. Çocuk kitaplarında anlatıcı genellikle tanrı yazar olur, ben anlatıcıya çok sık rastlanmaz. Oysa “ben anlatıcı”dan hikâye dinlemek zevklidir, hele anlatıcı kahraman Deniz'in yaşlarında küçük bir kız çocuğuysa. Sanırım o durumlarda kahramanla arasında daha fazla özdeşlik kuruyor ve seviyor. Yalnız bir sorun var. Bu kadar kısa anlatılarda kahramanın adını öğrenememiş oluyoruz ve Deniz bunu çok merak ediyor! 


Yazan Anna Kemp 
Resimleyen Sara Ogilvie 
Çeviri Gülbin Baltacıoğlu
Pearson Türkiye
Okul öncesi

13 Ekim 2014 Pazartesi

KAPI KOMŞUMUZ KORSANLAR

Uzun zamandır Deniz ile kütüphaneye gitmiyorduk. Geçen hafta kütüphaneci abla, Deniz'in kitaplarını iade alırken onu uzun zamandır görmediğini, neden gelmediğini sorunca cumartesi birlikte gittik. Yazın sayımdan sonra düzenlenmiş raflar gene çarşamba pazarı gibiydi. Aklımda daha önceden severek okuduğumuz Kütüphanedeki Aslan kitabını almak vardı. Sistemde kütüphanede görünüyor olmasına karşın bulamadım. Daha önceden alıp okuduğumuz, özlediği, yeniden ödünç almak istediği kitapları seçme işini Deniz'e bıraktım. Ben yeni kitapların peşine düştüm. Deniz rafları karıştırırken Tonino Keşke Görünmez Olsam ve Yağmurcu Prens'i buldu.
“Anne, bu kipakları alalım mı?”
“Deniz bizde o kitaplar var.”
“Pamam anne. Ben de küpüphaneden aldık sanmıştım. Annee, bizim bi kenarında kaıt olan küpüphane kipaklarımız bi de kargodan gelen kipaklarımız var."
Gülümsedim ve işe koyulduk. Aradık taradık. Deniz, eskilerden Şirin Yuvaya Gidiyor ve Annemin Ayakkabıları'nı seçti. Ben de boş durmadım. İki güzel kitap buldum. Köpekler Bale Yapamaz ve Kapı Komşumuz Korsanlar Başrolde Kurukafa Ailesi.
Kapı Komşumuz Korsanlar Başrolde Kurukafa Ailesi 2012 yılında Waterstones Çocuk Kitabı Ödülünü almış. 2005 yılından itibaren İngiliz kitabevleri zinciri Waterstones tarafından düzenlenen yarışmada, bir önceki yıl basılan kitaplar yarışıyor. Yarışmaya katılan yazarlarla ilgili bir de kural var: Yazarın en fazla üç kitabı yayımlanmış olmalı. 2012 yılından beri üç ayrı kategorisi var: Resimli Kitaplar, 5-12 Yaş, Genç Erişkin 
Kitabın konusuna gelirsek, Bıkkınkıyı, çimlerin özenle biçildiği, evlerin önündeki çalıların hep aynı boyda budandığı, yaş ortalamasının 66 olduğu deniz kenarında küçük sıkıcı bir kasaba. Matilda, kendi sokaklarındaki tek çocuktur. Mahallede de pek çocuk yoktur. Uzun zamandır boş duran yanlarındaki eve bir kız çocuğu taşınsa ne de iyi olur. Derken günün birinde bir korsan ailesi taşınır. Fıçıları, hazine sandıkları ve bir korsan gemileri bile vardır. Matilda, yeni komşularının oğlu Jim Lad ile arkadaşlık kurmaktan çok hoşnuttur. Yamalı pantolonu, çıplak ayakları, korsan bandı ve tahta bacaklı köpeğiyle onu çok eğlenceli bulur.
Ama aynı gün JIM LAD, Matilda'nın okuluna geldi. Başka KİMSE onunla oturmak istemese de...
Matilda ona şöyle dedi: İlginç birisin!
Sen de fena sayılmazsın, dostum. Karada yaşayanlar arasında senin gibisi yoktur. Ben bir DENİZ SERSERİSİYİM ama korkma ısırmam, gel yanıma otur!
Matilda yeni arkadaşıyla mutludur. Ancak kasabalılar onlardan hiç hoşlanmaz. Gece gündüz demeden takır tukur vurarak gemilerini tamir etmeleri, sağı solu kazıp durmaları, kendilerine benzemeyen giyim, konuşma ve yaşam tarzı onları tedirgin ve rahatsız eder. Hatta imza toplayıp onları kasabadan kovmaya bile çalışırlar. Korsan ailesi gittikleri her yeni yerleşim yerinde insanların kendilerine kötü davranmasına alışkındır. Gemilerini tamir edip bir gece ansızın çekip giderler. Ancak bu hiç de sıradan bir veda olmayacaktır!
Kitaba bayıldığımızı söylemiş miydim? Kitabı iade edene kadar iki hafta her gece okuma listesinde olacağına eminim. Ama itirazım yok! Çok eğlenceli bir hikâye. Resimler harika ve sürprizlerle dolu. İki çocuğun dostluğu insanın içini ısıtıyor. Önde eksik dişiyle sürekli gülen afacan Jim'i ve şirin Matilda'yı sevmemek imkânsız.  Etraftaki büyükler ne derse desin, tüm haksız eleştirilere rağmen kayıtsız şartsız Jim'in yanında yer alan, onu asla değiştirmeye çalışmayan, farklılıklarından dolayı yargılamayan Matilda'nın biz büyüklere verdiği ders de cabası...

 
Yazan ve çizen Jonny Duddle 
Çeviren Turgay Bayındır
Redhouse Kidz
Okul öncesi 
Kitabın bir de Kurukafa Ailesi posteri hediyesi varmış. Biz kütüphaneden aldığımız için posteri göremedik. Aile soy ağacının olduğu posterin de çok eğlenceli olduğuna eminim. 


6 Ekim 2014 Pazartesi

TABİİ Kİ DE BENİM ANNEM!


Kütüphanede bulduğum son hazine, En Güçlü Benim!
Deniz, babasının canlandırarak okuduğu bu kitaba bayılıyor ve/ya babasının komik canlandırmasına. Sonlarına doğru kıkırdamaya başlıyor ve cevap veriyor: "Tabii ki de benim annem!" Bu kitabı asla bana okutmak istemiyor. Deniz'e kitap okumak (onun seçtiği sayıda kitabı sırayla sayfa ve satır atlamadan, kısaltmadan) sonra yanına yatıp sırtını kaşırken masal anlatmak ve uyutmak, bütünüyle bana ait bir alan. Birlikte kitap okumak, sadece kitap okumanın ötesinde bir şey benim için. Kitap okumak demek, uyku öncesi gevşemek, kitap komikse birlikte kıkırdamak, sarılmak, öpüşmek, ben yokken neler yaptığına dair anlattıklarını dinlemek demek. İstisnai gecelerin kitabına gelirsek...
 

 
Mario Ramos'un yazıp resimlendirdiği kitabı, Fransızca aslından Yıldırım Türker çevirmiş. Deniz ile Yıldırım Türker'in İngilizce'den çevirdiği şahane kitapları okumuşluğumuz var. Ancak Fransızca'dan da çeviri yaptığını bilmiyordum.
(Blogta tanıtılan diğer Yıldırım Türker çevirisi kitaplar için aşağıdaki linki tıklayın.)
http://bikipak.blogspot.com.tr/search/label/Y%C4%B1ld%C4%B1r%C4%B1m%20T%C3%BCrker
Kitabın kahramanı kibirli, kendini beğenmiş bir kurt. Karnını doyurduktan sonra, yediklerini hazmetmek ve orman ahalisinin kendisi hakkında neler düşündüğünü öğrenmek için ormanda bir gezintiye çıkar. Minik tavşan, Kırmızı Başlıklı Kız,  üç  küçük domuzcuk, yedi cüceler, hepsi de kurdun en güçlü, en amansız, an acımasız olduğunu söylemektedir. Kurt büyüdükçe, büyür, sayfanın neredeyse tamamını kaplar. Ormanın kabusu, kötülerin kralı olmaktan gururlu, karşılaştığı kurbağamsı yaratığa sorar. "Selam, çirkin şey. Herhalde biliyorsundur. En güçlü kim?" Karşısındaki küçük, çirkin yaratık, densizin densizi, akılsızın akıllısı, "Tabii, hiç bilmem mi? Benim annem!" demesin mi? Kurt, öfkeden çılgına döner. Ama ufaklık ya haklıysa!
Yazan ve çizen Mario Ramos
Çeviren Yıldırım Türker
Kırçiçeği Yayıncılık
Okul öncesi



1 Ekim 2014 Çarşamba

YÜZYÜZ

Leo Lionni, dünyaca ünlü tasarımcı, çizer ve grafik sanatçısı. Resimli kitapları, sürekliliğini koruyan temaları, sade çizgileri ve göz alıcı kolaj kullanımları ile tanınır. (Bu ifadeleri tamamen kitabın arka iç kapağından arakladım, itiraf ediyorum.) Kitaplarından dördü Amerika'da her yıl en iyi resimli çocuk kitabına verilen Caldecott Ödülü'nü kazanmıştır. Leo Lionni, çocuk kitapları yazıp resimlemeye başlamadan önce torunlarına resim çizerek hikâyeler anlatıyormuş. Uzun bir tren yolculuğunda yanına boya kalemi almayı unutunca yanında bulunan dergilerden sarı ve mavi renk yuvarlak kâğıtlar kopartarak aklındaki hikâyeyi anlatmış. Bu deneyim sonucunda henüz Türkçeye çevrilmemiş olan ilk resimli çocuk kitabı Küçük Mavi ve Küçük Sarı'yı yazmış. Bunu onlarca kitap izlemiş.

Leo Lionni kitapları, Deniz'in okumaktan en çok zevk aldığı, okumam için sık sık önüme koyduğu kitaplar değil. Onları birlikte okumaktan daha çok zevk alan benim, kabul ediyorum. Yüzyüz'ün benim hoşuma giden suluboya baskı tekniğini sevdiğini de söyleyemem. Özellikle büyük siyah balığın küçük kırmızı balıkları kovalayıp yediği resmi çok kara buldu ve beğenmedi. Ama ben Deniz'in küçük yaşına rağmen kitaplarda anlatılanlar hakkında bir şeyler algıladığına, bu kitapları okuyarak büyüdüğünde farkındalığının artacağına, aklı biraz daha ermeye başladığında çocukluğunun erken kütüphanesini daha da çok seveceğine, bu kitapları kitaplığının en nadide parçaları olarak nice evlere, nice raflara taşıyacağına inanıyorum. Bu yüzden elime geçen her Leo Lionni kitabı beni heyecanlandırıyor. Ekim 2013'de dilimize çevrilen Yüzyüz, yazarın Elma yayınevinden çıkan üçüncü kitabı.
Çocuklara iyi vakit geçirtmek, eğlendirmek güzel ama yazarın bir derdi varsa, bu metin 35 cümleden dahi oluşuyor olsa kendisini gösteriyor, kitap kütüphanenizin değerli, vazgeçilmez parçalarından biri hâline geliveriyor.  Ve ilk okuma eyleminiz 3,5 yaşına gelmemiş kızınızın şu cümlesiyle taçlanıyor: "Gerçek büyük balıklar, küçük balıkların büyümesinden korkarlar anne."
Küçük balıklar ancak biraraya gelerek denizdeki en büyük balık gibi birlikte yüzerlerse büyük balık küçük balığı yiyemez! Kitabın izleği bu, sevdiyseniz alın, okuyun, okutun, hediye edin.



Yazan ve Resimleyen Leo Lionni
Editör Demet Uyar
Elma Yayınevi
Okul öncesi
Yayınevinin okurlar için bir de notu var: "İADE GARANTİSİ Bu kitabı okudunuz ve beğenmediyseniz, alış belgenizle birlikte iade edeblir ve ödediğiniz ücreti yayınevimizden geri alabilirsiniz."