Bu Blogda Ara

26 Haziran 2015 Cuma

YARAMAZ PENGUENİN MACERALARI

İmparatorun Yolculuğu, penguenlerin bebek sahibi olmak için yaptığı zorlu yolculuğu, eş seçimlerini, evliliklerini, dişi penguenlerin yumurtlamasını, yumurtlamanın ardından soğuğa ve açlığa daha fazla dayanamadıkları için geri okyanusa gidişlerini, babaların anneler dönene kadar yumurtaları kendi vücut sıcaklıklarıyla korumalarını, ezeli düşmanları fok balıklarını anlatan hüzünlü, komik, izlemeye değer bir belgesel.
Belgeseli hatırlama nedenim kütüphanede bulduğum bir kitap. İzlemeseydim okuduktan sonra yanıtını veremeyeceğim sorular olurdu: "Neden bu kitapta bir anne yok? Yumurtayı neden baba koruyor? Kocaman penguenler nasıl oluyor da foklardan çekiniyor?" gibi.
Bir yıl daha geçmiş. Penguenler, üremek için yüzlerce millik yolculuğa çıkmış. Anneler yumurtlamış ve karınlarını doyurmak ve doğan yavrularını besleyebilmek için yumurtaları babalara emanet edip okyanusa doğru yola çıkmış. Kitap bize özetlemese de anlatılan hikâye tam bu anda başlıyor.
Badem, bir yavru penguen. Bir gün babası ve yetişkin penguenlerin ilgiyle bir şeye baktığını görüyor. Hopluyor, zıplıyor ama görmeyi başaramıyor. Yetişkinler dağıldığında babası Badem'i yeni kardeşiyle tanıştırıyor. Badem, oyun oynayabileceği bir kardeşi olduğu için sevinçten havalara uçuyor.
-Hadi Ufaklık, oyun oynayalım! diye bağırdı.
Ama Ufaklık oyun oynamaya hevesli görünmüyordu. Acaba hâlâ kız ya da oğlan olduğunun belli olmamasına mı üzülüyordu?
Badem kardeşinin daha güzel görünmesi için bir şeyler yapmaya karar verdi. Biraz saçı ve gözleri olursa, Ufaklık'ın keyfi yerine gelebilirdi.
Ama babası yaptıklarını beğenmemişti. Hemen Ufaklık'ı yıkayıp kuruladı. Sonra da,
-Ona karşı dikkatli davranmalısın, dedi.
Ancak Badem, kardeşinin özel bir dönemden geçtiğini, korunması gerektiğini bilmediği için afacanlıklarına devam ediyor. Kardeşinin gerçekten tehlikede olduğu anda ise babasının "Sadece bakacaksın. Kesinlikle dokunmak yok!" kuralını ihlal ediyor ve kardeşini koruyor. Tehlike geçtiği anda ise yavru yumurtadan dışarı çıkıyor.
Kardeşi olacak çocuklara özellikle tavsiye edilir. Annesi hamile veya yeni bebek doğurmuş çocukları nasıl etkiler bilemiyorum ama bende en çok empati uyandıran cümle şu oldu: "Badem'in babası yumurtayı Badem'den korumaya çalışırken çok yorulmuştu."



Yazan Susie Jenkin-Pearce
Resimleyen Tina Macnaughton
Çeviren Sevgi Atlıhan
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Okul öncesi

19 Haziran 2015 Cuma

PENGU DENİZ KIYISINDA BİR GÜN

Geçtiğimiz cumartesi muayenehanenin açılışını yaptık. Bolca çiçek aldık, hediye paketi açtık. Bu kalabalık ve bollukta Deniz unutulmadı! Özge abla ve Deniz kardeşten gelen kitaplar da onun yüzünü güldürdü.
Dün gece o kitaplardan birini okuduk. Pengu Deniz Kıyısında Bir Gün. Deniz severek dinledi hikâyeyi hatta tekrar tekrar dinleme arzusu bir dizi karışıklığa da sebep oldu. Olayların akışını anlayıp çözünce sabah çok güldük.
Kitabı bir kez okudum. Çok uykum geldiği için ikinci kez okuması için babasını çağırdım ve odama gittim. İkinci okuma bittikten sonra babası Deniz'in yatağında uyuyakalmış ve Deniz elinde kitapla benim yanıma gelmiş ve uyumuş. Babası uyanınca Deniz'i kendi yatağına taşımış, kendi yerine geçmiş, kitap da bizim yatakta kalmış. Sabah Deniz'in "Sen beni yatağından attın!" sitemi üzerine olayı aydınlattık, kitabı bulduk ve güne Pengu okuyarak başladık.
Pengu, bir penguen ve arkadaşı Irmak (insan) ile birlikte deniz kenarında bir gün geçiriyorlar. Birlikte kumdan kale yapıyorlar ancak zalim bir çocuk plajda kendi büyük kalesi varken onların ufak kalelerine yer olmadığını söyleyerek onlarınkini yıkıyor. Babasından yardım isteyen Pengu, istediği sonucu alamıyor. Babası kendi aranızda halledebilirsiniz, diyor ve gazetesini okumaya devam ediyor. Sonra bir dalga geliyor ve adı Yunus olan çocuğun çok övündüğü kalesini yıkıyor. Bu duruma çok üzülen Yunus hatasını anlıyor, özür diliyor ve birlikte oynuyorlar.
Deniz kitabı sevdi. Defalarca okuttu ancak ben o kadar sevmedim.
Neden Pengu'yu O Kadar Sevmedim?
1)Pengu, bana göre telaffuzu zor, kulağı tırmalayan bir isim. Keşke başka bir isim seçilseymiş.
2)Tanıtım bülteninde "didaktizmden uzak, sade ve akıcı anlatım biçimleriyle dikkat çekiyor" ifadesi kullanılsa da bence ziyadesiyle didaktik bir metindi. Plajda güneşten korunmak için şemsiye açmak, arabayla giderken çocuk koltuğuna oturup kemer bağlamak gibi örnek davranışlar anlatılmadığı çizerek gösterildiği zaman güzel ancak metne girdiği zaman didaktik.
3)Her sayfanın sonuna yerleştirilen sorular ile çocukların sosyal yaşamdaki davranışları üzerine düşünmeleri amaçlanmış. Bu soruları Deniz'e ne okudum ne de sordum. Bir anaokulunda bu sorulara çocukların uzata uzata aynı cevabı verdiklerini hayal ettim bir an ve sustum. Kitapların ana fikirleri, vermek istediği mesajlar, iyiler ve kötüler üzerine konuşmak hayli itici ve tek tip geldi.
Buna karşın temiz bir Türkçe ile yazılmış, Deniz'in okumaktan hoşlandığı ve bana bunun diğer kitaplarını da al, dediği bir seri.
Serinin şimdilik iki kitabı var.
Pengu-Deniz Kıyısında Bir Gün
Pengu-Yeni Bir Arkadaş



Pengu- Deniz Kıyısında Bir Gün
Yazan Selen Somer
Çizen Nurten Deliorman
TUDEM Yayınları
4-6 yaş
                 

14 Haziran 2015 Pazar

CESUR ÇOCUKLARA KORKU HİKÂYELERİ

Çocuklukta her türlü gölgeyi, sesi, bir canavara benzetmek, heyecanla karışık bir korku duymak mümkün. Sadece çocuklukta mı?
Yeni evimizdeki ilk geceyi hatırlıyorum da... Deniz iki yaşına basmak üzereydi. Evde sadece ikimiz vardık. Salona henüz avize takılmamıştı. Hava aydınlıkken gözüme güzel görünen palmiye ağacının şiddetli rüzgârın etkisiyle sallanan dalları bir canavarın bana yönelmiş tehditkâr parmaklarına benziyordu. Karanlık koridoru koşarak aştım. Yatağa girdim ve Deniz'e sarıldım. Deniz biraz daha büyük olsaydı bu oyuna onu da katabilirdim. "İmdat bir canavar!" diye bağırarak battaniyenin altına girmek ve saklanmak eminim eğlenceli olurdu. Neyse şimdi korku konusunda tam kıvama gelmiş, Scooby Doo'yu izlemekten müthiş keyif alan dört yaşında cesur bir kız var evde.
Kısa ve yoğun İstanbul ziyaretimizde Deniz'i babasına satıp aylak avare gezdim. Kadıköy gezintim Alkım'da son buldu. Deniz'e de şahane bir kitap buldum. Hiç sevmediği araba yolculuğunu katlanılır kılması da işin sürprizi oldu.
"Deniz sana içinde korku hikâyeleri olan bir korku kitabı aldım."
"Hııı çok heyecanlıyım. Hadi okuyalım, okuyalım..."
Yol boyu okuduk. Ertesi gün kalkınca ve ... yaklaşık bir haftadır gece gündüz.
Okul öncesi yaş grubuna devler, su borularında yaşayan yaratıklar, evin içine saklanmış canavarlar ile ilgili hikâyeler anlatmayı uygunsuz bulanlar, G. K. Chesterton'un bu sözünü duymamış olmalı. "Masallar, çocuklara ejderhaların var olduğunu söylemez çünkü çocuklar ejderhaların var olduğunu zaten bilirler."
Kitapta yer alan sekiz kısa hikâye karanlıktan, tavan arasından, küvette yalnız yıkanmaktan korkan çocuklara, bu canavarlarla başa çıkmayı, yenmeyi, bazen korkutup kaçırmayı, bazen arkadaş olmayı, bazen canavar sandıkları şeylerin mantıklı bir açıklaması olduğunu, bazen de en iyisinin bir uzmanı çağırmak olduğunu anlatıyor. Ve en sonunda bir kahraman gibi hissettiriyor.



Yazan Vincent Villeminot
Resimleyenler Anais Goldemberg, Loic Mehee, Fred Multier, Frederic Niedbala
Çeviren Yalçın Varnalı
YKY
Okul öncesi
 

3 Haziran 2015 Çarşamba

AY'I KİM ÇALDI?

Halk Kütüphanesi'ni sık kullanıyoruz. Bilmeyen yok! Deniz'in bakmalara doyamadığı, açıp açıp kendince okuduğu "Çanakkale'nin En Çok Kitap Ödünç Alan Çocuğu Belgesi" de bunun ispatı. Her defasında rafları eşeliyorum ve bütün güzel kitapları okuduğumuzu düşünüyorum. Hadi severek okuyup özlediklerimizden bulayım bari derken bir sürprizle karşılaşıyorum. Ay'ı Kim Çaldı? mesela. İngilizler bu işi gerçekten biliyor. İngiliz Çocuk Edebiyatı örneklerinden yüzümüzü güldürmeyen, bizi tatmin etmeyen tek örnek yok. Elime alıp okumaya başladığım anda hikâyenin içine giriyor Deniz. Meraklanıyor, sorular soruyor, resimleri inceliyor ve metinle resim arasında bir uyuşmazlık bulursa hemen itiraz ediyor. Benim de aldığım keyif katlanarak artıyor. 
Yazar Helen Stratton-Would'un oğlu ve hikâyenin kahramanı Bertie, dilimize çevrilirken Berk olmuş. Şimdiki çocuklar, izledikleri yabancı çizgi filmler sayesinde her türlü yabancı ismi doğru telaffuz ediyor ancak bazen evdeki büyükler doğru okuyamadığı için bu isim değişiklikleri bence hiç de fena fikir değil.
Berk çok şanslı bir çocuk. Çatı katındaki odasında, göğe bakan bir penceresi var. Yatağına yattığı zaman gökyüzünü seyredebiliyor. Kuşları, bulutları ve uçakları izlemeye bayılıyor, ama en çok Ay'a bakmayı seviyor.
Ama bir gece Berk tam yatmaya hazırlanırken Ay'ı göremiyor. Ay'ın çalındığından çok emin. Bunu yapan gececil hayvanlardan biri olmalı diye düşünüyor. Sonraki sayfada gececil hayvanlardan örnekler sunuluyor. Ve Berk cevabı bulmak için yola koyuluyor.
Berk önce Kirpi'yi gördü. "İyi akşamlar Kirpi!" diyerek, kibarca söze başladı. Ne de olsa, Kirpi'nin kalbini kırmak istemiyordu. "Acaba Ay'ı gördün mü? Onu hiçbir yerde bulamıyorum da." Berk'in yolculuğu devam ediyor. Karşılaştığı çeşitli gececil hayvanlara (ki bunların hiçbiri gececil hayvanların resmedildiği sayfada yer alanlardan birisi değildir ve bu Deniz hanım için elbette bir sorun ve itiraz kaynağıdır) bu tekrarlayan kalıpla Ay'ın nerede olduğunu soruyor ta ki cevabı bulana kadar...



Yazan Helen Stratton-Would
Resimleyen Vlad Gerasimov
Çeviren Derya Çebi
YKY
Okul öncesi