Bu Blogda Ara

29 Eylül 2015 Salı

MÜZE

Deniz, uzun zamandır bir resim sergisi açmayı planlıyor. Çiziyor, boyuyor, seçiyor, eliyor. Kimleri davet edeceğini düşünüyor. Sınıfından tanımadığım çocuk isimleri sayıyor. Büyüyor, bağımsızlaşıyor. Bize günümüzün nasıl geçtiğini sormuyor artık, daha çok kendi başından geçenleri anlatıyor. Murat amcasının kulakları çınlasın. Ne diyordu: "Anlattıklarının %90'ı başkalarının başından geçenler." Kızım büyüyor, anıları çoğalıyor. Arka fon boyamayı öğreniyor. Duvarlarımız yavaş yavaş onun resimleriyle doluyor.
Günışığı Kitaplığı'ndan çıkan Müze kitabını okumanın tam sırası. Çizgiler tanıdık bir elden, Peter H. Reynolds'tan.  (Sosyal medyada kitabın görselini gördüğümde, Creatrilogy'nin üçüncü kitabının yayımlanacağını düşündüm bir an. Yakın zamandan son kitapla da buluşuruz umarım.)
Kitabın kahramanı bir kız çocuğu.
Ne zaman bir sanat eseri görsem, bir hoş oluyor içim.
Tutamıyorum kendimi.
Durduramıyorum bedenimi.
Küçük kızın müze yolculuğu başlıyor. Edgar Degas'ın The Star (Dancer on Stage) tablosu karşısında parmak ucunda kalkıp poz veriyor, Van Gogh'un Yıldızlı Gece tablosu ile başı dönüyor, Rodin'in Düşünen Adam heykeli karşısında düşünüyor, Picasso'un mavi dönem tablolarından birinin karşısında içi hüzünle doluyor, kederleniyor. Her bir sayfada aslında farklı müzelerde sergilenen, sanat tarihine damgasını vurmuş ünlü eserlerden biriyle karşılaşıyor. Hüzün, coşku, korku, ve biraz da neşe...
Bunca çizgi, eğrilik büğrülük başımı döndürüyor benim.
Kıkır gülmekten yerlere yatıyorum.
Durun biraz!
Ne görüyorum orada?
Boş bir tuval. Biz de küçük kız gibi yapıyoruz, kapıyoruz gözlerimizi, Deniz dolduruyor hayalinde: "Deniz çizerim, çimen çizerim, ağaçlar, çiçekler, kediler, köpekler, evimiz, baboş, sen bir de ben."
Merak ve heyecanımızı taşırsak her yerin eğlenceli olabileceğini gösteren bir kitap, Müze. Çocuklarla müze, ören yeri gezilmez ön yargılarını bir kenara bırakmak, onlarla bu gezilerin nasıl bir eğlenceye çevrilebileceğini öğrenmek için alın ve okuyun.
 
 
Yazan Susan Verde
Resimleyen Peter H. Reynolds
Türkçesi Müren Beykan
Günışığı Kitaplık
Okul öncesi
 
 
 

22 Eylül 2015 Salı

FREDERICK

Leo Lionni'nin okuduğumuz ilk kitabı Pezzettino idi. Kütüphanede bulduğum bu kitapla Leo Lionni, Deniz'in değilse de benim kıymetlilerim arasına girdi. O günden bugüne Elma Çocuk hangi kitabını yayımlasa, (yani bu ve şu) arşivimizde bulunsun diye alıyorum. Dördüncü kitabının yayımlandığını görür görmez elbette onu da aldım.
Frederick ödüllü bir kitap: 1966 Caldecott Onur Kitabı, 1967 New York Times Yılın En İyi Resimli Kitabı ve 1966 ALA Dikkate Değer Kitap
Birlikte yaşamak için birlikte üreten, yiyecek toplayan küçük bir fare topluluğunda geçiyor hikâyemiz. Kışa hazırlık yapan tarla fareleri harıl harıl çalışıyor, biri hariç: Frederick. Arkadaşları içten içe kızıyor ancak anlamaya da çalışıyor ve soruyor.
"Hiç çalışmaz olur muyum" dedi Frederick. "Soğuk, karanlık kış günleri için güneş ışını topluyorum."
Günler geçiyor, diğer fareler çalışmaya devam ediyor. Frederick ise... Durun, hemen parmağınızı sallamayın, kızmayın! Ah şapşal fare kışın aç kalacak, arkadaşları ona yiyecek vermeyecek diye ona acımayın, yemek toplamaya zorlamayın. Öyle boş boş yatıyor sanmayın. Uzun, sıkıcı, kül rengi kış mevsiminde kullanılmak üzere Frederick'in zihnine kaydettiklerine bir bakın. Güneşin parıltıları, renkler ve kelimeler...
Deniz diğer Lionni kitaplarının aksine Frederick'i çok sevdi. Üst üste defalarca okuttu. Ve kendi de kelime aramaya, biriktirmeye koyuldu. İşte ilk dizeleri:
Kim yağdırır lapa lapa karı?
Kimdir buzu eriten?
Kimse hiç gülmesin
Deniz'i dinlesin



Yazan ve resimleyen Leo Lionni
Çeviren Kemal Atakay
Elma Çocuk
Okul öncesi
 

14 Eylül 2015 Pazartesi

ESME VE DURAK KEDİSİ


Yukarıdaki kedi, bir İkea kedisi, tüm dünyada milyonlarca eve giren bir sarı tekir.
Bizim için o denli sıradan değil. Kedi diyerek geçemiyoruz. Boncuk, Deniz'in en sevdiği oyuncağı, ailenin bir ferdi hatta, kardeşi, her şeyi, yangında ilk kurtarılacak eşya, o denli mühim yani. Bazen İkea üretimden kaldırmadan (hâlâ satışta mı?) bir tane yedek alsam mı diye düşünüyorum zira Boncuk Deniz'in elinde parçalandı parçalanacak.
Küçük hanımın kedi sevgisi malum. Kahramanı kedi olan güzel kitaplarla şenlendiriyoruz kitaplığımızı, Pırtık Tekir, Üç Kedi Bir Dilek, Kediş'in Armağanı... Son keşfimiz Tunç Kurt'un önerdiği Esme ve Durak Kedisi.
Esme ve Durak Kedisi okuduğumuz en uzun resimli okul öncesi kitaplardan biri. Her bir sayfada uzun paragraflar yer alıyor. Buna rağmen Deniz'in ilgisi bir an olsun dağılmadı, kaçırdığı nokta olmadı.
Kitap üç bölümden oluşuyor. İlk bölümde Durak Kedisi, ikinci bölümde Esme ile tanışıyoruz. Kedilerin genel özellikleri, sokakta yaşayan hayvanlara insanların nasıl yaklaştığı, küçük kızla kedinin arkadaşlığının nasıl başladığı, neler yapmaktan hoşlandıkları, tipik bir günlerinin nasıl geçtiği gibi bilgileri aldıktan sonra, asıl olay gününe geliyoruz. Esme'nin okul servisinden asık bir yüzle indiği güne. Durak Kedisi, Esme'nin derdini dinliyor ve düşünmeye başlıyor. Neyse ki çözüm sandıkları kadar zor ve uzakta değil!

Durak Kedisi, kendini bildi bileli bir otobüs durağında yaşıyordu; burası onun eviydi. Duraktan gelip geçen her şey onun için bir oyuna dönüşüyordu. Esme ise Durak Kedisi'nin en yakın dostuydu. Günlerden bir gün, Esme'nin okul servisinden üzgün bir hâlde indiğini gören Durak Kedisi, en yakın dostunun derdine bir çare bulmak için kafa yormaya başladı. Sonunda bulduğu çare sadece Esme'nin değil, herkesin yüzünü güldürdü. (Tanıtım bülteninden)



Yazan Esra Okutan
Resimleyen Saadet Ceylan
Final Kültür Sanat Yayınları
Okul öncesi

9 Eylül 2015 Çarşamba

İYİ GECELER FARECİKLER

1,5 yaşına kadar saat başı uyanıp emziren bir anne olarak, iki yaşında Deniz'in odasını ayırınca her şey yoluna girdi sandım. Kendimi kandırdığımın farkındayım. Deniz'in uyku düzeni bumerang gibi. Oturttum sanıyorsun, hop başa dönüyor.  Uyumak çok sıkıcı diyerek ayak diretmeler, odasında yalnız uyuyamamalar, gece uyanıp gizlice yatağıma gelmeler (bir defasında yanıma geldiğini yataktan düşüp ağladıktan sonra fark etmiştim)... İşbu nedenlerle uyku temalı kitapları çok seviyorum.
Bu kitapların iki faydası var bana göre, anne babalara yalnız değilsin, ya sabır, diyor, bıdıkların da uyku öncesi ritüelleri içselleştirmesini, pekiştirmesini sağlıyor. Kütüphane ziyaretlerimde, yeni uyku temalı kitap bulursam benden mutlusu yok. Dün şanslı günümdeydim. 1001 Çiçek Kitaplar'dan yayımlanan İyi Geceler Farecikler isimli nefis bir kitap buldum.
Evde bir fare görsem çığlığı basar ve onu imha etme yollarını ararım hemen ancak çocuk kitabı kahramanı olarak farelere bayılıyorum. Örneğin
Deniz'in de benden aşağı kalır yanı yok. Çok şirin, canım, canım diyerek fare kardeşlerden kız olan Peri'yi sevdi okuma boyunca. Kitap, yetişkinlerin uyku öncesi çektiği işkenceyi (bana göre) anlatıyor. Ya sabır çektiğimiz anları. Gözler baygın, beden iflas etmiş, yorgunluktan neredeyse kendisiyle kavga eder hâle gelmiş Deniz (yerine herhangi bir çocuk da konabilir elbette) bir yandan söylenmekte ve itiraz etmektedir: "Uyumak istemiyorum, uyumak çok sıkıcı, sen beni hep uyutmak istiyorsun. Dişlerimi fırçalamıycam, sonra uyku zamanı diyceksin biliyorum." Arada yalandan ağlamalar, sızlanmalar... Her gün demesem de, haftanın birkaç günü olabiliyor bu sahneler. Kitaplardan deneyimliyim ya, giderek daha az gözyaşı ve itirazla atlatıyorum bu evreleri. Bakarız, diyorum örneğin. Her derde deva bir kelime, tavsiye ederim. İstediği şeyi yapamadan uyuyakalacak bir çocuğa hayır demektense, yuvarlak lafları tercih edenlerdenseniz, bir deneyim derim. Kitap benzer bir sahneyle açılıyor ancak tek afacan yerine evde tam dört afacan var.
Anne ve baba sesleniyor:
"Farecikler, yataklarınız sizi bekliyor!"
Banyo yapmak ve diş fırçalamak üzere yukarı çıkarken farecikler yeniden başlıyor oyuna.
Anne bir kez içini çekiyor
Baba iki kez içini çekiyor
Yorgun değil miydi bunlar?
Nasıl canlandılar böyle?
Ben iç çekip hareket ettikçe şarj oluyor bu kız derken, babası daha anne karnında gördüğü hiç durmadan hoplayan ve zıplayan cenini hatırlıyor. "Sana söylemiştim. Hiperaktif olacak, demiştim." dediği zamanlar, işte bunlar! Okuduğumuz kitapta kendimizle karşılaşmak, dışarıdan bakmak, beni gülümsetiyor. Deniz fareciklerin afacanlıkları karşısında eni konu kıkırdıyor.
Ve kargaşa devam ediyor, banyo, diş fırçalama, giyinme, kitap seçme, ve çok tanıdık bir sahne.
"Haydi çabuk fareler,
masal dinlemek isteyenler
doğruca yatağa girsinler!"
Oku masalı bir defa.
Oku masalı iki defa.
"Bir kere daha, baba!"
"Bu kadarı yeter ama..."
Ve mutlu son. Farecikler uykuda.
Deniz kitabı çok sevdi. Bu gece de okumak isteyeceğinden ve "Anne süresini uzatalım" diyeceğinden eminim. Haksız da sayılmaz. Resimler çok güzel. Bir sürü detayı tatlı tatlı seyrediyorsunuz. Deniz en çok kız fare Peri'yi sevdiğinden her sayfada Peri'yi arayıp buluyor ve onun yaptıklarını yapmak istiyor. Dil çocukların hoşlanacağı türden kafiyeli ve yer yer yinelemeli. Bu farecikler inanın bana çok eğlenceli.





Yazan Frances Watts
Resimleyen Judy Watson
Çeviren Meltem Özdemir
1001 Çiçek Kitaplar
Okul öncesi
 

5 Eylül 2015 Cumartesi

AKILLI MİNİK İLE OBUR

Ne zaman Marsık Yayıncılık'ın bir kitabı geçse elime, ne kadar az Yalvaç Ural kitabı okuduğumuzu hatırlıyorum. Evde yalnızca Korkuluğun Kalbi ve Küçük Ayı ile Ahlat Ağacı var. Yenilerini almaya niyetlensem de araya başka başka kitaplar giriyor. Unutuyorum, hatırlıyorum ve bu böylece sürüp gidiyor. Birkaç hafta önce kütüphanede Ural'ın Akıllı Minik ile Obur kitabına rastlayınca hemen ödünç aldım.
Konusu Ağustos Böceği ile Karınca'yı andırıyor. Akıllı Minik karınca gibi bütün yaz çalışıyor, tam iki çuval buğday topluyor ve bunları evinin yakınında kazdığı bir çukura saklıyor.
... Ve her gün horozun sesiyle kalkıyor, kimselere gözükmeden yiyeceği kadarını çukurdan alıp, üçer beşer yuvasına taşıyordu.
Onun her sabah erkenden bir yerlere giderken gören komşusu Obur, bir gün onu izliyor ve buğdayları sakladığı yeri öğreniyor. Akşam bir çuvala dolduruyor tüm buğdayları ve kendi yuvasına taşıyor. Ertesi sabah buğdayların yerinde yeller estiğini gören Akıllı Minik şaşkın ve üzgün bağırıyor: "Kim aldı buğdaylarımı?"
Bir önceki gecenin bir tanığı var, Baykuş ancak malum gündüzleri uyuyor. Ve Obur'u ihbar etmiyor. Resimlerde buğdayların alınma sahnesinde görmediğimiz bir Korkuluk, şüpheli olarak Obur'u işaret ediyor ama Akıllı Minik temkinli. Emin olmadan komşusunu suçlamak istemiyor. İyi düşünülmüş bir planla hem buğdaylara kavuşuyor hem Obur'a iyi bir ders veriyor. Karınca kadar katı değil üstelik, kışı geçirmesi için Obur'a bir miktar buğday bırakıyor ve en güzeli ona sırtını dönmüyor. Obur'a bıraktığı mektubu dostlukla kaleme alıyor, onu incitmeden uyarıyor ve "Arkadaşın Akıllı Minik" diye imzalıyor.
 
 
Yazan Yalvaç Ural
Çizen Gisella Biondani
Marsık Kitap
3-8 yaş