Bu Blogda Ara

28 Şubat 2015 Cumartesi

BEN NE ZAMAN DOĞDUM?


Pencerenin önündeki yumurta aniden çatlar ve Memo'nun günlerdir doğumunu beklediği kuş kabuğun içinden çıkar. Memo, bu mutlu haberi annesiyle paylaşır. "Bir kuş doğduu!" Annesi meşguldür ve Memo'nun verdiği haberle çok ilgilenmez. 
"Bugün çok özel bir gün" diye ısrar etti Memo. 
"Tabii" dedi annesi.
Memo sürdürmeye kararlıydı. 
"Bu günü kaydetmeliyiz. Kuşun doğum günü olarak tarihe geçmeli"
"Sen kendi doğum tarihini biliyor musun peki?" dedi annesi gülerek. 
Memo, öylece kalakalır. Doğum tarihini hatırlamamaktadır. Annesinin ona yardımcı olmaya hiç niyeti yoktur. Bulaşıkları kurulamaya devam eder. Böylece Memo'nun yolculuğu başlar. Doğru yanıtı acaba kim verecektir? Büyükannesi, büyük abisi, dedesi, güneş, göl, kurbağa, amcası, kuzini Ayşe, futbol sahasında top oynayan çocuklar, yolda koşu yapan bir adam, inşaat işleriyle uğraşan Mahmut Usta, mahallenin saatçisi Dursun... O da ne? Cevapların hepsi birbirinden farklıdır. Memo soru sorduğu insanların hepsinin kendi ilgi alanları, hayatında önem verdikleri şeyler doğrultusunda onun doğduğu günü anlattığını fark eder ve gururlanır. Ağaçların büyümesine, dantellerin örülmesine, inşaatların yükselmesine, savaşların bitmesine, insanların şişmanlamasına neden olan o çok özel doğum günü için bakalım Tombiş'in cevabı ne olacaktır?
Çocuk kitapları Almanca, Japonca ve Çince'ye de çevrilen, oyun yazarı, karikatürist, mimar ve çocuk kitapları yazarı ve çizeri Behiç Ak'tan keyifli bir hikâye. Siz de yakın çevrenizde kendi doğum gününüzün izini sürebilirsiniz. 




Yazan ve resimleyen Behiç Ak
Odtü Yayıncılık
Okul öncesi

22 Şubat 2015 Pazar

BÜYÜK SÖZCÜK FABRİKASI

Büyük Sözcük Fabrikası'nı bu yazıyla tanımıştım.
Yazının sonunda yer alan özensiz çeviri ibaresi nedeniyle satın almak istememiş ancak varlığını da unutmamıştım. Geçen haftalarda kütüphanede bir anda karşıma çıkınca ne kadar mutlu olduğumu anlatamam. Sevginin renginde kıpkırmızı, insanın içini ısıtan bir öykü.
Bir ülke düşleyin, ağzı olanın değil parası olanın konuştuğu, sevdiğinize söylemek için güzel kelimeleri satın almanızın gerektiği... Güzel kelimeler hiç de ucuz değil üstelik. Çöpü karıştırıp atılmış sözcükler bulmanız mümkün ancak kim sevdiğine "keçi pisliği", "tavşan poposu" gibi kelimeler söylemek ister. Ya da ilkbaharda ucuza alınan "vantrolog", "filedentron" gibi bir kelimeyi... Bazen sözcükler havada uçuşur, bir kelebek filesiyle yakalayabildiklerinizi akşam yemeğinde ailenize söyleyebilir veya ertesi gün sevdiğinize saklayabilirsiniz.
Bu ülkede yaşayan üç çocuğun hikâyesi bu. Özgür, Gürbüz ve Cemile'nin. Gürbüz'ün ailesi zengin, istediği kelimeleri satın alabiliyor ve Cemile'ye aşkını ifade edebiliyor. Bunu duyan Özgür çok üzülür çünkü  o da Cemile'ye âşık ve elinde sadece dört kelime var: Kiraz, toz, sandalye ve bir daha.* Bu kelimeler Cemile'ye sevgisini göstermeye yetecek mi? Cevabı kitapta.

*Keşke çevirmen bir daha yerine yeniden, tekrar gibi gerçekten tek kelimelik bir karşılık bulsaymış.


Yazan Agnes de Lestrade
Resimleyen Valeria Docampo
Çeviren Çağıl Öksüztepe
Aylak Kitap
Okul öncesi
 

11 Şubat 2015 Çarşamba

KÜÇÜK KAZ CAMBAZ İSTANBUL'DA

Kütüphanede bulduğumuz bir kitap daha.
Deniz, her yeni, hoşuna giden kitap gibi, bunu da üst üste okuttu. Onun kitabı sevdiğine hiç şüphe yok ancak benim aynı kanaatte olduğumu söylemek güç. Metni her okuduğumda dilimin sürçmesinin, hatalı okumuş gibi hissedip duraksamamın uykumun gelmesi dışında bir sebebi olmalı! Dilde kafiye yaratmak için uğraşılmış ama sanki sesli okunmamış ve aksayan, kulağı tırmalayan yerler üzerinde çalışılmamış. Hikâyenin fikri güzel. Biraz daha özenle baş tacı edilecek bir kitap yaratılırmış (bence).
İstanbul semalarında uçan bir kaz kafilesinin en küçük üyesidir, Cambaz. Uçmaktan yorulunca dinlenmek üzere Sultanahmet meydanına iner. Arkadaşı Zarif ile gezinen her daim aç kedi Sarman'ın hemen önüne. Sarman bu, Cambaz'ı görünce biraz evvel yemek yediğini unutur, ağzı sulanır ve Cambaz'ın ardına düşer. Yavru kaz önde, kediler arkada İstanbul'un tarihi mekânları arasında macera başlar. Topkapı Sarayı, Ayasofya, Galata Kulesi, Yerebatan Sarnıcı, Galata Köprüsü, Taksim meydanı, Dolmabahçe Sarayı, Ortaköy, Boğaziçi Köprüsü, Prens adaları, Kız kulesi, Rumelihisarı. Tüm bu mekânlara ait ayrıntılar Deniz'in ilgisini çekti ve pek çok soru sordu. Çizgiler daha gerçekçi olsaydı, gerçek hayatta o yapıyla karşılaştığında, tanıyabileceği gibi resmedilseydi keşke. Sara Şahinkanat'ın yazdığı, Ayşe İnan Alican'ın resimlediği Bilgi Avcıları Gizli Görevde- Beyoğlu Macerası örneği gibi mesela.
Metinde kafiyeli bir dil kullanmanın amacı sesli okuduğunda bir melodi yakalamak değil midir? Kimi uzun cümlelerin ardından gelen kısa cümleler bende sanki bir kelimeyi okumayı unutmuşum hissi yarattı her defasında. Okumam tekledi. Bu durumu sevmedim.
Örneğin; Bir kule vardı denizin ortasında./ Yorulan küçük kazlar için/korunak mı acaba?
Bunun yerine ufacık, kısacık "bir" kelimesi eklenseymiş ve Bir kule vardı denizin ortasında./ Yorulan küçük kazlar için/ bir korunak mı acaba? Daha iyi olmaz mıymış?
Örnekleri çoğaltmak mümkün. Belki Deniz'le okuduğumuz onca mükemmel metinden sonra ben zor beğenir oldum, bilemiyorum. Daha albenili bir çizim olsaydı bu küçük kusurlar rahatlıkla gözümden kaçardı, eminim.



Yazan Gülsevin Kıral & Leyla Emory
Resimleyen Buket Gencer
Manolin Yayınları
Okul öncesi

3 Şubat 2015 Salı

KAPTAN TEKGÖZÜN DEFİNESİ


Tüm dünyada 3 milyon satan Kaptan Tekgöz'ün Definesi'ni kütüphanede bulduğum ve Korky Paul adına aldanıp alışveriş sepetine atmadığım için mutluyum. Elinize geçerse okuyun ama Kapı Komşumuz Korsanlar Başrolde Kurukafa Ailesi gibi bir eğlence beklemeyin.
Sakar Cadı Vini serisinin çizeri Korky Paul'ün resimlerine bayılmamak mümkün değil. Kaptan Tekgöz'ün Definesi'nin Sakar Cadı Vini çizimlerinden aşağı kalır yanı yok. Tahta bacaklı, tek gözü korsan bandıyla kapalı Kaptan Tekgöz, birbirinden afacan boy boy yirmi beş çocuğu, rengârenk yamalı bez yelkenli korsan gemileri, zalimlikte sahibini aratmayan tekir kedi, korsan kardan adam ve daha nice ayrıntı... Her sayfada sizi renkli, eğlenceli çizimler bekliyor. Resimler tek tek uzun uzun incelenmeyi hak ediyor ancak metin kısa ve biraz yavan.
O yüzden arka kapak yazısını aktarmakla yetineceğim.
Kaptan Tekgöz diğer korsanlardan farksız. Gemileri ele geçiriyor, düşmanlarını kalasın üstünde yürütüyor ve definesini dünyanın dört bir yanına gömüyüor. Ama Kaptan Tekgöz'ün üç sırrı var...

Yazan Peter Carter
Resimleyen Korky Paul
Çeviren Bülent O. Doğan
Okul öncesi
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları