Yaklaşık bir ay önceydi. Deniz ona okumam için bir kitap seçti. Birlikte okuduk. Bir, iki, üç, ... on, on bir, ... on yedi, yoksa yirmi miydi?
Aradan bir kaç gün geçti. Pazar günüydü. Ona dışarı çıkabileceğimizi söyledim.
"Dersim var anne. Yapiim sonra çıkarız." dedi.
Boyama kitaplarından birini boyayacak herhalde diye düşünerek onu odasında bıraktım. Giyindim. Dişlerimi fırçalamak üzere banyoya girdim. Deniz kendi kendine bir şeyler mırıldanıyordu. Koridora çıktım. Ona fark ettirmeden dinlemeye koyuldum. Küçük kızım kitap okuyordu.
Kırmızı Elma, Deniz'in ezberlediği (dolayısıyla okuyabildiği) ilk kitap. Harflerle, seslerin bağını çözmüş gibi minik parmağıyla takip ederek doğru yerde sayfa değiştirerek neredeyse yanlışsız ezberinden defalarca anlattığı ilk kitap...
Soğuk ve karlı bir kış günü karnı acıkan ve yiyecek arayan bir tavşanın hikâyesini anlatıyor. Yaş grubu 3-8. Feridun Oral'ın yazıp resimlediği kitap, Yapı Kredi Kültür Yayınları'ndan çıkmış. Çizimler çok güzel. Her sayfada lapa lapa kar yağıyor. Bir süredir ilgisini kaybettiği kitabı bulup çıkarıyor. "Anne, bana bu kipakı okur musun?"
Soğuk ve karlı bir kış günü karnı acıkan ve yiyecek arayan bir tavşanın hikâyesini anlatıyor. Yaş grubu 3-8. Feridun Oral'ın yazıp resimlediği kitap, Yapı Kredi Kültür Yayınları'ndan çıkmış. Çizimler çok güzel. Her sayfada lapa lapa kar yağıyor. Bir süredir ilgisini kaybettiği kitabı bulup çıkarıyor. "Anne, bana bu kipakı okur musun?"
Soğuk bir kış günü karnı acıkan tavşan
yiyecek bir şeyler bulmak için yuvasından dışarı çıktı.
Ne bir ot ne bir çöp... Hiçbir şey bulamadı.
Her şey karın altında kalmıştı.
Bir an önce hava kararmadan yiyecek bir şey bulmalıydı.
Derken uzaktaki bir ağacın dalında kırmızı bir elma gördü.
Sevinçle ağaca doğru zıplamaya başladı.
Ağacın altına geldiğinde,
"İşte karnımı doyurabileceğim bir elma" diye sevindi.
Ama elma o kadar yüksekteydi ki,
Hopladı zıpladı elmaya ulaşamadı.
"Belki kır faresi ağaca tırmanıp onu koparabilir" diye düşündü.
Lapa lapa yağan kara bakıyorum. Masallara kış daha mı çok yaraşıyor, bilmiyorum. Eski zamanlar düşüyor aklıma, yaşamadığım zamanlar... Gaz lambasının aydınlattığı köy evleri, sıcak bir soba ya da mangalın etrafında birbirine sokulmuş çocuklara, masal anlatan nineler... Çayhaneler, günün belirli saatinde masal anlatıcılarını dinlemek üzere toplanmış ahali... Bir köşeye ilişip dinleyesim geliyor. "Sonra?" diye soruyor Deniz, "Sonra n'olmuş?" Düşüncelerimden sıyrılıp 117. kez okumaya devam ediyorum.