Bu Blogda Ara

27 Aralık 2015 Pazar

KÜÇÜK VAK VAK HAYDİ BENİ BUL

Küçük Vak Vak Lauren Thompson'ın yazdığı Derek Anderson'un çizdiği bir seri.
Daha küçük yaş grubuna hitap ettiği için bu geç farkına vardığım serinin herhangi bir kitabını almadım ancak kütüphane raflarında rastlayınca ödünç almayı ihmal etmiyorum. Şiirli, şekerli dili Deniz'in hoşuna gidiyor, kısalığı benim. Yoksa durmadan "bir tane daha oku anne," pazarlığı yapan bir minikle nasıl başa çıkılır.
Anne ördek ve beş yavrusu Süslü, Paytak, Çıtırık, Bıdırık ve Küçük Vak Vak bu kez saklambaç oynuyorlar. Anne Ördek sayıyor, yavrular saklanıyor. Önce bir türlü saklanacak yer bulamayan Küçük Vak Vak sonunda en güzel yeri buluyor.
Saymayı da öğreten kısa, eğlenceli ilk okuma serisinden bir kitap.



Yazan Lauren Thompson
Çizimler Derek Anderson
Çeviri Gülbin Baltacıoğlu
Pearson Türkiye
Okul öncesi 

20 Aralık 2015 Pazar

KÜÇÜK KORSAN İŞBAŞINDA

Kütüphanede rafları karıştırırken bir kapak dikkatimi çekti.  Siyah korsan bayrağının göndere çekildiği bir güvertede elinde sıcak omlet tavasıyla koşan bir erkek çocuğunu görünce Deniz'in seveceği bir kitapla karşı karşıya kaldığımı düşündüm. Yazarın Christine Nöstlinger olduğunu fark ettiğimde seçimimden tamamıyla emindim!
Leo'nun babası bir korsan gemisinin kaptanı. Gemide yalnızca üç korsan var: Uzun (dümeni kullanıyor), Kısa (ortalığı temizliyor) ve Şişko (yemekleri pişiriyor). Gemide az korsan olması hiç sorun değil çünkü denizlerde hazine taşıyan gemiler yok. Kaptan, dedesinden duyduğu bir gemiyi bulmak için açık denizlerde.
"Yüz yıl önce," demişti dedesi, "bu gemi sandıklar dolusu altınla birlikte, minicik bir adanın önünde battı. Deniz orada o kadar sığdır ki, gemi direğinin tepesi suyun üstüne çıkar!" Ancak dede, o minicik adanın nerede olduğunu unutmuştu.
İşte bu yüzden, Leo'nun babası yıllardır her yerde o direğin tepesini arayıp duruyordu.
Boyu bir metre olana kadar annesiyle bir adada yaşayan Leo (anne ve babası böyle anlaşmıştır) artık gemidedir çünkü kaptanlık babadan oğula geçmektedir ve kaptanlığın, korsanlığın inceliklerini öğrenmesi gerekmektedir. Ancak gemide vakit geçirmekten en çok hoşlandığı yer, mutfaktır. Şişko'ya bir gün ileride aşçı olma isteğini anlatır.
"İmkânsız!" diye haykırdı Şişko. "Sen kaptan olmak zorundasın, çünkü deden de, büyükdeden de kaptandı. Buna gelenek denir ve eğer geleneği sürdürmezsen, baban kederinden ölür!"
Ancak ilerleyen günlerde babası yaşayarak gemideki en önemli kişinin aşçı olduğunu görecektir.
Çocukların yetenek ve hayallerinin anne babaların düşlerinden farklı olabileceğini anlatan eğlenceli bir hikâye.




Yazan Christine Nöstlinger
Resimleyen Thomas M. Müller
Türkçeleştiren Mine Kazmaoğlu
Günışığı Kitaplığı
Okul öncesi

9 Aralık 2015 Çarşamba

KİTAP PERİSİ

Deniz kitaplarının imzalanmasına karşı! Bunu bir anı olarak görmüyor. Yazarın kötü niyetli olduğundan ve kitabını bile, isteye karalayarak mahvettiğinden emin. Bu konuda giderek daha az takıntılı olsa da imzalı kitap mevzu Deniz'e ters. Ve fakat imzalı kitapları çoğalıyor. Bunlardan biri de Özge ablasının Aytül Akal'a imzalattığı Kitap Perisi.
Doğrusu çeviri çocuk kitaplarını telif kitaplara tercih ediyorum. Çünkü o kitaplarda tepeden bakan, araya giren, soru soran, ders veren yazarlara rastlamıyorum. O kitapların eğlencesinden sonra yüksek sesle slogan içeren (kitapları seviniz, kitapları kesmeyiniz, daha az televizyon seyrediniz, kitap okursanız belki de içine saklanmış kitap perisini bulursunuz ve o da bir dileğinizi yerine getirir) bu kitap beni pek açmadı doğrusu. Bir kez okuduktan sonra aralara sıkıştırdım ancak Deniz bu akşam buldu ve okumamı istedi. İyi bir dinleyici olduğu ve kitabın kahramanı bir peri olduğu için baştan sona sessizce dinledi ama sevdiği kitaplarda olduğu gibi "Bir daha oku anne," demedi ya da kıkırdamadı. Nazikçe kafasını sağa sola çevirdi, oyuncak rafını süzdü, okuma bitince nelerle oynayabileceğini kestirdi zannımca çünkü ben okumamı bitirir bitirmez yanımdan uzaklaştı ve kendi uydurduğu bir masalın içine dalıverdi.
 
 
 
Yazan Aytül Akal
Resimleyen Ayşın Delibaş Eroğlu
Uçanbalık Yayınları
Okul öncesi
 
 

6 Aralık 2015 Pazar

AFACAN RESİMLER

Deniz'in kitap sevgisi ve bikipak maceramızı bilen dostların varlığıyla Deniz'in kitaplığı büyüyor. Son kıymetlimiz Aysun ve Onur'un hediyesi Afacan Resimler. Önce kedili bir kitap almayı düşünmüşler ama herkesçe malum kedi sevgimiz nedeniyle pişti olmaktan çekindikleri için bu şahane kitapta karar kılmışlar. İyi de yapmışlar. Okurken pek keyifli vakit geçirdik. Sıkı bir maceranın içinde bulduk kendimizi, kahramanların tempolu yolculuğuna eşlik ederken nefes nefese kaldık. Bir çözüm bulduklarında derin bir oh çektik. Ve sonunda kıkır kıkır güldük.
Lodolinda mutlu olduğu zaman kelebek, gelincik resimleri yapmaktadır. Ama ya kızgın olduğunda? Öfkeli boğalar, korsan gemileri...
Bir gün evde, ailesinin arkadaşlarının oğlu Federiko'yla baş başa kalır Lodolinda. Federiko, denizdeki hortumun neye benzediğini anlasınlar diye, akvaryumdaki balıkları bulaşık makinesine koymaya kalkışınca, Lodolinda çok sinirlenir.
Lodolinda, artık Federiko'yla oynamak istemediği için odasına resim yapmaya gitti. Çok kızgın olduğundan, boynuzlarını eğmiş, saldırmaya hazırlanan yaralı bir boğa resmi yaptı.
Federiko altta kalır mı, hemen şaha kalkmış, avının üzerine atılmaya hazır bir kaplan yapar, birbirlerini çizdikleri resimler yoluyla alt etmeye çalışırlarken, desenler canlanır ve macera başlar. Bir süre sonra kendi yarattıkları çizgilerden birlikte kaçmak zorunda kalırlar. İtalo Calvino'dan tempolu, eğlenceli bir kitap. Kalınlığı sizi yanıltmasın 94 sayfa bir solukta bitiyor.
 
 
 
Yazan Italo Calvino
Resimleyen Giulia Orecchia
Çeviren Filiz Özdem
YKY Yayınları Doğan Kardeş
5-8
 

29 Kasım 2015 Pazar

BEŞ ÇOCUK BEŞ İSTANBUL

Beş Çocuk Beş İstanbul, 2006 yılında Uluslararası Çocuk Kitapları Kurulu (IBBY) tarafından illüstrasyon dalında onur listesine seçilmiş bir kitap. Mine Soysal'ın yazdığı ve Betül Sayın'ın resimlediği İstanbul Masalı kitabından yola çıkan Sayın, İstanbul'un beş farklı tarihsel sürecini beş farklı çocuk kahraman aracılığıyla anlatıyor. Her bir hikâye, kahramanın bulduğu bir nesne aracılığıyla kurgusal olarak bir sonraki, kronolojik olarak bir önceki hikâyeye bağlanıyor. Böylece günümüz İstanbul'unda başlayan, zamanda yolculuğumuz, Osmanlı İmparatorluğu başkenti İstanbul'dan, Bizans kenti Konstantinopolis'e, antik çağ kenti Bizantion'a doğru sürüyor ve günümüzden on binlerce yıl önce İstanbul'da bir mağarada bitiyor.
Beş Çocuk Beş İstanbul okul öncesi çocuklara İstanbul'un tarihini kendi yaşlarında bir çocuk kahraman aracılığıyla anlatıyor. Onların günlük hayatından kesitleri içeren metni dinlemek, oldukça detaylı çizilmiş resimleri izlemek döneme ait özellikleri öğrenmemize, duyduklarımızın kalıcı olarak zihnimize yerleşmesine  vesile oluyor. Her bir dönem üzerine uzun uzun konuşmak, varsa çevremizdeki bir antik kenti gezmek ve kitapta okuduğumuz dönemlerle karşılaştırmak mümkün.
Her çocuğun kitaplığında bulunması gereken eşsiz bir kitap.
 
 
 
Yazan ve resimleyen Betül Sayın
Günışığı Kitaplığı
okul öncesi
 

18 Kasım 2015 Çarşamba

KÜÇÜK MOR BALIK

Dün sabah olağan kütüphane ziyaretimi yaptım. Emir büyük yerden. Yaramaz Fındık ve Penguenler Uçamaz evde kalacak, yerine dört yeni kitap seçilecek. İlkini seçmek nispeten kolaydı. Büyük Ayı Küçük Ayı serisinden okumadığımız bir kitap! Büyük Ayı'nın şefkatini, sabrını görmeye, feyz almaya nicedir ihtiyacım vardı. Koydum kenara. Diğer üç kitabı bulmak için rafları tek tek inceledim. Neyi elime alsam beğenmiyordum. Fazla uzun, fazla didaktik, albenisi yok, ... Sonunda Ayla Çınaroğlu kitaplarının bulunduğu rafa denk geldim ve kolumun altında yeni kitaplarla yola koyuldum.
Sizin evde de var mı bu modelden, bilmiyorum. "Etkinlik yapalım!" Yapalım da her akşam, yeni ne bulup yapalım. Seçtiğim üç Çınaroğlu kitabı yayınevinin sitesinde "Tasarımın eğlenceli dünyasında okumanın keyfine varın!" sloganıyla tanıtılıyor. Öykülerin tüm resimleri, renkli kâğıtlardan kesilmiş boy boy kare ve üçgenden oluşuyor. Kitabı okuduktan sonra birlikte sayfaları canlandırmaya çalışmak pekâlâ eğlenceli ve yeni bir aktivite. Sallanan gözlerden de yapıştırdık mı, "Anne canım sıkıldı" sözünü gece boyunca unutabilirim.


Hikâyenin kahramanı, arkadaşı olmadığı için üzgün, yalnız tek başına yüzen bir küçük mor balık. Bu pembe benekli mor balık, karşılaştığı tüm balıkların birlikte oynama önerisini reddediyor.
"Olmaz!" dedi Küçük Mor Balık,
"Benim beneklerim pembe, seninki mavi." 
...
"Olmaz!" dedi Küçük Mor Balık,
"Mor değilsiniz ki sizler."
Hiçbir ortak yan bulamadığı diğer balıklarla bir arada olmayı reddediyor ve yalnızlığa razı geliyor ta ki Küçük kara balıklar hepsinin aynı alaca kuyruğa sahip olduklarını söyleyene kadar.
Aynı izleği takip eden Küçük Vak Vak Yeni Arkadaş'ı daha çok beğenmiştim çünkü orada birlikte oynamak için ille de bir fiziksel benzerlik aranmıyordu. Kitabın sonunda farklı fiziksel özelliklerin altı özellikle çiziliyor ve birlikte oyun oynamanın hazzı vurgulanıyordu.
 
 
 
Yazan ve resimleyen Ayla Çınaroğlu
Uçanbalık Yayıncılık
Okul öncesi

9 Kasım 2015 Pazartesi

YARAMAZ FINDIK

Kendim de sabah insanı olmadığımdan Deniz'i erken uyandırmayı başaramıyorum.
Uyanır uyanmaz pencereyi ve radyoyu açıyorum. Temiz hava, yüzüne vuran serinlik ve müzikle hafif hafif ayılsın istiyorum. Pati en büyük yardımcım. Hop diye atlıyor yatağa. Deniz'in burnunu kokluyor, elini yalıyor, bazen de bir pati atıyor "Haydi, oyna benimle," diye. Evin içinde hızla dört dönerken onunla kovalamaca oynuyoruz zannedip koridorda deli gibi koşturuyor, zıplıyor. Deniz'in gözü yarı kapalı, Pati'nin zıpırlıklarını bazen görüyor, bazen görmüyor.
Bu sabah hâllerini, koşturmacayı komik bir dille anlatan bir kitap buldum kütüphanede. Ve tahmin ettiğim gibi Deniz dinlerken çok sevdi, çok kıkırdadı, tabi ben de...
Fındık uyandığında, Tavşan yatağın altında saklanıyordu. Fındık, Tavşan'ın patisinden çekerek:
-Seni orada bulamayacağımı ı sanıyordun? diye sordu.
Fındık'ın annesi, aşağıdan:
-Kahvaltı hazır, diye seslendi.
Fındık:
-Bir dakika sonra, diye cevap verdi. Tavşan şımarıklık yapıyor.
Kahvaltı, giyinme, yola çıkma her defasında Tavşan'ın yaramazlıkları yüzünden gecikiyor! Dışarıda yağmur yağıyor. Geç kaldıkları için hızlanmaları ve koşmaları gerekiyor. Fındık, okula gittiğinde Tavşan'ın yanında olmadığını fark ediyor. Üstelik annesi de onu öpmeyi unutmuş. Durun, üzülmeyin! Her şey tatlıya bağlanıyor.
Uyku öncesi için biçilmiş kaftan, kısa ve eğlenceli, tam bizim sevdiğimiz gibi.
 
 
 
Yazan Miriam Moss
Resimleyen Anna Curry
Çeviren Sevgi Atlıhan
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Okul öncesi

3 Kasım 2015 Salı

KÜÇÜK VAK VAK YENİ ARKADAŞ

Küçük Vak Vak, daha küçük yaş gruplarından itibaren okunabilecek bir dizi.
Deniz neredeyse beş yaşına yaklaştığı için almayı düşündüğüm bir seri değil ama kütüphane raflarında rastladıkça ödünç alıyorum.
Küçük Vak Vak Yeni Arkadaş tıpkı geçen haftanın kitabı Penguenler Uçamaz gibi farklılıklarımızla bir arada yaşamanın mümkün olduğunu anlatan bir arkadaşlık hikâyesi. Çocuklara küçük yaşlardan itibaren renklerimiz, görünüşümüz, farklılıklarımızın arkadaş olmamıza engel olmadığını dikte etmeden, inceden eğlendirirken sezdiren kitapları seviyorum.
Hikâye Anne Ördek ve beş yavrusunun (Süslü, Paytak, Çıtırık, Bıdırık ve Küçük Vak Vak) birlikte yaşadıkları bir nehirde geçiyor.
Bir gün kayanın arkasından zıplayarak gelen küçük bir kurbağa, "Vrak!" dedi, "Beni de alır mısınız oyununuza?"
"Olmaz," dedi Süslü, "Sen çok küçüksün."
"Olmaz," dedi Paytak, "Çünkü sen yeşilsin."
"Olmaz," dedi Çıtırık, "Vaklayamazsın ki bizim gibi!"
"Olmaz," dedi Bıdırık, "Sen bizden çok farklısın."
"Durun!" dedi Küçük Vak Vak kardeşlerine,
"Üzülme Kurbağa, ben oynarım seninle."
 

Küçük Vak Vak ve Kurbağa oyuna dalarlar. Her bir oyunda bir yavru ördek daha katılmak ister aralarına çünkü oyundan alınan haz evrenseldir. Kurbağa'nın başta onunla oynamak istemeyen ördekleri her defasında tereddütsüz "Haydi gel!" diye çağırması da pek naiftir. Sonunda altı yavru birlikte güzel vakit geçirdikten sonra anlarlar ki, farklı ten renkleri, görüntüleri, sesleri olabilir ama onları bir arada tutmaya yetecek güçlü bir ortak yanları vardır: Oyun oynamayı çok sevmeleri.
Farklılıklarımızla bir arada yaşamanın mümkün olduğunu gösteren bir kitap. Şiirli, şekerli, kafiyeli dili de cabası.
 
 
 
Yazan Lauren Thompson
Çizen Derek Anderson
Çeviri Gülbin Baltacıoğlu
Pearson Türkiye
Okul öncesi
 

31 Ekim 2015 Cumartesi

PENGUENLER UÇAMAZ

Deniz bu aralar gözünü daha uzun, daha büyük yaş gruplarına ait kitaplara dikti. İtirazım yok ama onlardan ikisini uyku öncesi kitabı olarak seçtiğinde bir türlü uyuma faslına geçemiyoruz. Geçen gece iki kalın kitapla yanıma geldi. İtirazıma itirazı hazırdı: "Hiç eğlenceli kitabım kalmadı ama,"
Ertesi gün kütüphanenin yolunu tuttum. Eskileri verdim, yenileri aldım.
Bu Kitap Köpeğimi Yedi'nin yazarından eğlenceli bir kitap daha. Tam benim sevdiğim gibi, uyku öncesi için ideal kısalıkta.
Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde iki yumurta varmış...
Bu iki yumurta çatlamış ve içinden iki küçük kuş çıkmış. Bir tanesi Deniz adında bir martıymış.
Diğeri ise Derya adında bir penguenmiş.
Bu iki küçük kuş çok iyi arkadaş olurlar. Her şeyi birlikte yaparlar. Ta ki, martı Deniz, uçabildiğini fark edene kadar. Martı Deniz uçmaktan hoşnut, daha yükseğe daha yükseğe kanat çırparken arkadaşının ne kadar çabalarsa çabalasın uçamadığını, yeni arkadaşlarının Derya ile uçamadığı için dalga geçtiğini fark edemez. Derya üzgün, biraz dışarıda onları izlerken an gelir, farklılıklarla bir arada yaşamanın güzelliğini hepsi fark eder.
Neşeli çizgileriyle sıcacık bir arkadaşlık hikâyesi.
 
 
 
Yazan ve çizen Richard Byrne
Çeviren Kübra Çorapçı
Mikado Yayınları
Okul öncesi
 
 


25 Ekim 2015 Pazar

KEDİ ADASI

Kedili kitap arşivimiz genişliyor.
Kedi Adası, şimdiden çok okunan kitaplar arasında yerini aldı. Behiç Ak'ın yazıp resimlediği kitap her zamanki gibi çok renkli. Onun çizimlerinde deniz kenarları, mahalle kültürü geniş yer tutuyor. Bu defa da farklı değil.
Hikâyenin geçtiği yer, bir yazlıkçı adası. Adanın sakinleri iyi kalpli, güzel insanlar. Adanın kedileriyle mutlu mesut birlikte yaşıyorlar ancak...
Sonbahar gelip de havalar soğumaya başlayınca yazlıkçılar, evlerini kapayıp adayı terk ederlermiş. Kış boyunca ise adada kedilerden başka kimse kalmazmış.
Kendimizi hikâyenin akışına kaptırdığımızdan olsa gerek Deniz ile birbirimize bakıyor ve aynı anda soruyoruz: "Kediler ne olacak?"
Behiç Ak, kedileri hiç sahipsiz bırakır mı, yaşlı bir kadın kahraman yaratıvermiş işte, kar kış demeden kayığına atlıyor kahramanımız ve kedileri doyuruyor. Ancak o da bir gün güneye gidince (kitapta bu kısım bana yanlış yazılmış gibi geldi: "çünkü yaşlı kadın güneye, yazların daha sıcak geçtiği bir bölgeye taşınmak zorunda kalmış." yazıyor. Oysa kışın ortasında bir anda taşınmasının sebebi kışı daha sıcak bir yerde geçirme isteği olmalıydı), iş başa düşüyor. Kediler tüm kışı dışarıdan gelecek yardımla geçirmek yerine insanlar gibi yaşamayı yani dükkânlar açmayı, ekmek yapmayı, süt satmayı, lokantalarda ya da evlerinde yemek yapmayı bu sayede karınlarını doyurmayı planlıyorlar. Peki ya başlangıç sermayesi? Onu toplamanın güzel bir yolunu buluyorlar. Ve havalar ısınana dek insanmış gibi oyununa devam ediyorlar.
Keyifli, bol renkli bir kitap. Tavsiye ederiz.
 
 
 
Yazan ve resimleyen Behiç Ak
Can Çocuk
Okul öncesi

17 Ekim 2015 Cumartesi

ÜÇ KEDİ BİR CANAVAR

Yazdan kalma bir gün vardı dışarıda.
İş, bebek ziyareti derken saat altı civarı ancak kendimize vakit ayırabildik. Niyetimiz kordonda şöyle bir gezinmek ve bir şeyler yemekti ama Deniz'in isteği üzerine kendimizi 17 Burda'da bulduk. D&R geldi ya, itiraz etmiyorum. Yemeğin ardından istikamet belli.
Bugün İdefix'e sipariş verdim. Kitap almaya niyetim yok. Şöyle bir bakacağım raflara, öylesine... Deniz boyuna kitap taşıyor bana. Hiç de fena kitaplar değil üstelik. Aile Çay Bahçesi, Üstü Kalsın...
Bende var Deniz bunlar, diyorum. Bu sefer raflar arasında tanıdık kitaplar bulma telaşına düşüyor. Arı gibi uçuşuyor kitaplar arasında. Görsel hafızası bizi gülümsetiyor.
Gözüm doyduktan sonra çocuk kitaplarının olduğu bölüme gidiyoruz. Yerini çok iyi bildiği için benden önce varıyor oraya. Müze ve Frederick karşılıyor bizi raflarda. Bu kitaptan bizde var nidalarımıza baboşun cevabı net: "Bütün kitaplardan aldığınız içindir."
Raflar arasında Pati isimli bir kedi kahraman görünce Deniz'e gösteriyorum. Minik tekirimizin adı da Pati ya, heyecanla istiyorum, istiyorum, diyor. Hızlıca göz atınca daha küçük yaş grubuna hitap ettiğini görüyorum ve kedili iki şahane kitapla onu ikna ediyorum. Üç Kedi Bir Canavar ve Kedi Adası. Ve doğru kasaya...
Üç Kedi Bir Canavar, Üç Kedi Bir Dilek kitabında tanıştığımız Pati, Piti ve Pus'un yeni macerası. Sara Şahinkanat'ın şiirli, şekerli anlatımı ve Ayşe İnal Alican'ın çizgileri birbirine çok yakışıyor. Bizi asla hayal kırıklığına uğratmayan bir ikili onlar, tıpkı Julia Donaldson ve Axel Scheffler gibi.
Ne güzel, bembeyaz her yer...
Karla kaplanmış sokaklar, kaldırımlar, evler...
Piti, Pati ve Pus şaşkın.
İlk kez görüyor "kar"ı
Yağan taneler gıdıklıyor minik burunları.
İlk kez gördükleri kar, neşelendiriyor onları. Kardan kedi yapıyorlar, kartopu oynuyorlar, kızakla kayıyorlar ve farkına varmadan evden epey uzaklaşıyorlar.  
Kararınca hava, üşütünce soğuk onları, arıyorlar sığınacak bir kuytu. O anda gözlerine çarpıyor bir kâğıt parçası. Okuyunca orada yazılanları, alıyor minik yavruları bir korku.
"Dikat! Canavara yaklaşmayın, bu aralar çok sinirli!"
Kim bu canavar? Ona yakalanmadan eve dönmenin yolunu bulabilecekler mi? Cevaplar kitapta. Bir önceki kitapta olduğu gibi son sayfada minik kedicikerin ve elbette meçhul canavarın parmak kuklası sizleri bekliyor.


Yazan Sara Şahinkanat
Çizen Ayşe İnan Alican
YKY Yayınları
Okul öncesi
 

7 Ekim 2015 Çarşamba

BU KİTAP BENİM KÖPEĞİMİ YEDİ!

Kütüphane beni şaşırtmaya devam ediyor!
Kitabın başlığı dikkatimi çekti önce. Bu kitap benim köpeğimi yedi!
Nasıl bir kitapla karşı karşıya kaldığımı merak ettim. Ve gördüklerimi sevdim. Deniz'in seveceğine de emindim.
Bir kitabın içinde olmak, onun okuru olup karşıdan bakmak, hatta kurtarma ekibinin, polisin yardım etmekte yetersiz kaldığı durumlarda kitabın kahramanına yardım etmek, kitaba bir nevi süper kahraman olarak dahil olmak, hangi çocuğun ilgisini çekmez ki.
Bella, köpeğini sayfada gezdirmeye çıkarıyor. O da ne? Köpek tam orta çizgiye geldiğinde kayboluyor. Arkadaşı Ben, Bella'ya yardım etmeye, konuyu araştırmaya karar veriyor ancak o da kayboluyor. Kurtarma ekibi, polis çare olamıyor. En son Bella da kayboluyor. Ve gittiği yerden onu kurtarmamız için bir not yolluyor.
Sevgili okuyucu,
Bize yardımcı olabilirsen çok iyi olur! Lütfen bu kitabı yan çevir ve salla...
İş başa düşüyor. Sallıyoruz. Ve sallıyoruz. Ve sallıyoruz. Her şey normale dönüyor. Yani hemen hemen normale!
Kitap bana, bu yaz duyduğum, henüz Türkçeye çevrilmemiş We Are In A Book kitabını anımsattı. Kitabı okuduktan sonra Youtube'tan Mo Williems'ın yazıp resimlediği kitabın sesli okumasını dinleyebilir ve kitaplar üzerine sohbet edebilirsiniz.
 

 
Yazan ve resimleyen Richard Byrne
Genel yayın yönetmeni Meltem Erkmen
Düzenleme Nurhan Seyrekbasan
Uçan Fil Kitap
Okul öncesi
 
 

29 Eylül 2015 Salı

MÜZE

Deniz, uzun zamandır bir resim sergisi açmayı planlıyor. Çiziyor, boyuyor, seçiyor, eliyor. Kimleri davet edeceğini düşünüyor. Sınıfından tanımadığım çocuk isimleri sayıyor. Büyüyor, bağımsızlaşıyor. Bize günümüzün nasıl geçtiğini sormuyor artık, daha çok kendi başından geçenleri anlatıyor. Murat amcasının kulakları çınlasın. Ne diyordu: "Anlattıklarının %90'ı başkalarının başından geçenler." Kızım büyüyor, anıları çoğalıyor. Arka fon boyamayı öğreniyor. Duvarlarımız yavaş yavaş onun resimleriyle doluyor.
Günışığı Kitaplığı'ndan çıkan Müze kitabını okumanın tam sırası. Çizgiler tanıdık bir elden, Peter H. Reynolds'tan.  (Sosyal medyada kitabın görselini gördüğümde, Creatrilogy'nin üçüncü kitabının yayımlanacağını düşündüm bir an. Yakın zamandan son kitapla da buluşuruz umarım.)
Kitabın kahramanı bir kız çocuğu.
Ne zaman bir sanat eseri görsem, bir hoş oluyor içim.
Tutamıyorum kendimi.
Durduramıyorum bedenimi.
Küçük kızın müze yolculuğu başlıyor. Edgar Degas'ın The Star (Dancer on Stage) tablosu karşısında parmak ucunda kalkıp poz veriyor, Van Gogh'un Yıldızlı Gece tablosu ile başı dönüyor, Rodin'in Düşünen Adam heykeli karşısında düşünüyor, Picasso'un mavi dönem tablolarından birinin karşısında içi hüzünle doluyor, kederleniyor. Her bir sayfada aslında farklı müzelerde sergilenen, sanat tarihine damgasını vurmuş ünlü eserlerden biriyle karşılaşıyor. Hüzün, coşku, korku, ve biraz da neşe...
Bunca çizgi, eğrilik büğrülük başımı döndürüyor benim.
Kıkır gülmekten yerlere yatıyorum.
Durun biraz!
Ne görüyorum orada?
Boş bir tuval. Biz de küçük kız gibi yapıyoruz, kapıyoruz gözlerimizi, Deniz dolduruyor hayalinde: "Deniz çizerim, çimen çizerim, ağaçlar, çiçekler, kediler, köpekler, evimiz, baboş, sen bir de ben."
Merak ve heyecanımızı taşırsak her yerin eğlenceli olabileceğini gösteren bir kitap, Müze. Çocuklarla müze, ören yeri gezilmez ön yargılarını bir kenara bırakmak, onlarla bu gezilerin nasıl bir eğlenceye çevrilebileceğini öğrenmek için alın ve okuyun.
 
 
Yazan Susan Verde
Resimleyen Peter H. Reynolds
Türkçesi Müren Beykan
Günışığı Kitaplık
Okul öncesi
 
 
 

22 Eylül 2015 Salı

FREDERICK

Leo Lionni'nin okuduğumuz ilk kitabı Pezzettino idi. Kütüphanede bulduğum bu kitapla Leo Lionni, Deniz'in değilse de benim kıymetlilerim arasına girdi. O günden bugüne Elma Çocuk hangi kitabını yayımlasa, (yani bu ve şu) arşivimizde bulunsun diye alıyorum. Dördüncü kitabının yayımlandığını görür görmez elbette onu da aldım.
Frederick ödüllü bir kitap: 1966 Caldecott Onur Kitabı, 1967 New York Times Yılın En İyi Resimli Kitabı ve 1966 ALA Dikkate Değer Kitap
Birlikte yaşamak için birlikte üreten, yiyecek toplayan küçük bir fare topluluğunda geçiyor hikâyemiz. Kışa hazırlık yapan tarla fareleri harıl harıl çalışıyor, biri hariç: Frederick. Arkadaşları içten içe kızıyor ancak anlamaya da çalışıyor ve soruyor.
"Hiç çalışmaz olur muyum" dedi Frederick. "Soğuk, karanlık kış günleri için güneş ışını topluyorum."
Günler geçiyor, diğer fareler çalışmaya devam ediyor. Frederick ise... Durun, hemen parmağınızı sallamayın, kızmayın! Ah şapşal fare kışın aç kalacak, arkadaşları ona yiyecek vermeyecek diye ona acımayın, yemek toplamaya zorlamayın. Öyle boş boş yatıyor sanmayın. Uzun, sıkıcı, kül rengi kış mevsiminde kullanılmak üzere Frederick'in zihnine kaydettiklerine bir bakın. Güneşin parıltıları, renkler ve kelimeler...
Deniz diğer Lionni kitaplarının aksine Frederick'i çok sevdi. Üst üste defalarca okuttu. Ve kendi de kelime aramaya, biriktirmeye koyuldu. İşte ilk dizeleri:
Kim yağdırır lapa lapa karı?
Kimdir buzu eriten?
Kimse hiç gülmesin
Deniz'i dinlesin



Yazan ve resimleyen Leo Lionni
Çeviren Kemal Atakay
Elma Çocuk
Okul öncesi
 

14 Eylül 2015 Pazartesi

ESME VE DURAK KEDİSİ


Yukarıdaki kedi, bir İkea kedisi, tüm dünyada milyonlarca eve giren bir sarı tekir.
Bizim için o denli sıradan değil. Kedi diyerek geçemiyoruz. Boncuk, Deniz'in en sevdiği oyuncağı, ailenin bir ferdi hatta, kardeşi, her şeyi, yangında ilk kurtarılacak eşya, o denli mühim yani. Bazen İkea üretimden kaldırmadan (hâlâ satışta mı?) bir tane yedek alsam mı diye düşünüyorum zira Boncuk Deniz'in elinde parçalandı parçalanacak.
Küçük hanımın kedi sevgisi malum. Kahramanı kedi olan güzel kitaplarla şenlendiriyoruz kitaplığımızı, Pırtık Tekir, Üç Kedi Bir Dilek, Kediş'in Armağanı... Son keşfimiz Tunç Kurt'un önerdiği Esme ve Durak Kedisi.
Esme ve Durak Kedisi okuduğumuz en uzun resimli okul öncesi kitaplardan biri. Her bir sayfada uzun paragraflar yer alıyor. Buna rağmen Deniz'in ilgisi bir an olsun dağılmadı, kaçırdığı nokta olmadı.
Kitap üç bölümden oluşuyor. İlk bölümde Durak Kedisi, ikinci bölümde Esme ile tanışıyoruz. Kedilerin genel özellikleri, sokakta yaşayan hayvanlara insanların nasıl yaklaştığı, küçük kızla kedinin arkadaşlığının nasıl başladığı, neler yapmaktan hoşlandıkları, tipik bir günlerinin nasıl geçtiği gibi bilgileri aldıktan sonra, asıl olay gününe geliyoruz. Esme'nin okul servisinden asık bir yüzle indiği güne. Durak Kedisi, Esme'nin derdini dinliyor ve düşünmeye başlıyor. Neyse ki çözüm sandıkları kadar zor ve uzakta değil!

Durak Kedisi, kendini bildi bileli bir otobüs durağında yaşıyordu; burası onun eviydi. Duraktan gelip geçen her şey onun için bir oyuna dönüşüyordu. Esme ise Durak Kedisi'nin en yakın dostuydu. Günlerden bir gün, Esme'nin okul servisinden üzgün bir hâlde indiğini gören Durak Kedisi, en yakın dostunun derdine bir çare bulmak için kafa yormaya başladı. Sonunda bulduğu çare sadece Esme'nin değil, herkesin yüzünü güldürdü. (Tanıtım bülteninden)



Yazan Esra Okutan
Resimleyen Saadet Ceylan
Final Kültür Sanat Yayınları
Okul öncesi

9 Eylül 2015 Çarşamba

İYİ GECELER FARECİKLER

1,5 yaşına kadar saat başı uyanıp emziren bir anne olarak, iki yaşında Deniz'in odasını ayırınca her şey yoluna girdi sandım. Kendimi kandırdığımın farkındayım. Deniz'in uyku düzeni bumerang gibi. Oturttum sanıyorsun, hop başa dönüyor.  Uyumak çok sıkıcı diyerek ayak diretmeler, odasında yalnız uyuyamamalar, gece uyanıp gizlice yatağıma gelmeler (bir defasında yanıma geldiğini yataktan düşüp ağladıktan sonra fark etmiştim)... İşbu nedenlerle uyku temalı kitapları çok seviyorum.
Bu kitapların iki faydası var bana göre, anne babalara yalnız değilsin, ya sabır, diyor, bıdıkların da uyku öncesi ritüelleri içselleştirmesini, pekiştirmesini sağlıyor. Kütüphane ziyaretlerimde, yeni uyku temalı kitap bulursam benden mutlusu yok. Dün şanslı günümdeydim. 1001 Çiçek Kitaplar'dan yayımlanan İyi Geceler Farecikler isimli nefis bir kitap buldum.
Evde bir fare görsem çığlığı basar ve onu imha etme yollarını ararım hemen ancak çocuk kitabı kahramanı olarak farelere bayılıyorum. Örneğin
Deniz'in de benden aşağı kalır yanı yok. Çok şirin, canım, canım diyerek fare kardeşlerden kız olan Peri'yi sevdi okuma boyunca. Kitap, yetişkinlerin uyku öncesi çektiği işkenceyi (bana göre) anlatıyor. Ya sabır çektiğimiz anları. Gözler baygın, beden iflas etmiş, yorgunluktan neredeyse kendisiyle kavga eder hâle gelmiş Deniz (yerine herhangi bir çocuk da konabilir elbette) bir yandan söylenmekte ve itiraz etmektedir: "Uyumak istemiyorum, uyumak çok sıkıcı, sen beni hep uyutmak istiyorsun. Dişlerimi fırçalamıycam, sonra uyku zamanı diyceksin biliyorum." Arada yalandan ağlamalar, sızlanmalar... Her gün demesem de, haftanın birkaç günü olabiliyor bu sahneler. Kitaplardan deneyimliyim ya, giderek daha az gözyaşı ve itirazla atlatıyorum bu evreleri. Bakarız, diyorum örneğin. Her derde deva bir kelime, tavsiye ederim. İstediği şeyi yapamadan uyuyakalacak bir çocuğa hayır demektense, yuvarlak lafları tercih edenlerdenseniz, bir deneyim derim. Kitap benzer bir sahneyle açılıyor ancak tek afacan yerine evde tam dört afacan var.
Anne ve baba sesleniyor:
"Farecikler, yataklarınız sizi bekliyor!"
Banyo yapmak ve diş fırçalamak üzere yukarı çıkarken farecikler yeniden başlıyor oyuna.
Anne bir kez içini çekiyor
Baba iki kez içini çekiyor
Yorgun değil miydi bunlar?
Nasıl canlandılar böyle?
Ben iç çekip hareket ettikçe şarj oluyor bu kız derken, babası daha anne karnında gördüğü hiç durmadan hoplayan ve zıplayan cenini hatırlıyor. "Sana söylemiştim. Hiperaktif olacak, demiştim." dediği zamanlar, işte bunlar! Okuduğumuz kitapta kendimizle karşılaşmak, dışarıdan bakmak, beni gülümsetiyor. Deniz fareciklerin afacanlıkları karşısında eni konu kıkırdıyor.
Ve kargaşa devam ediyor, banyo, diş fırçalama, giyinme, kitap seçme, ve çok tanıdık bir sahne.
"Haydi çabuk fareler,
masal dinlemek isteyenler
doğruca yatağa girsinler!"
Oku masalı bir defa.
Oku masalı iki defa.
"Bir kere daha, baba!"
"Bu kadarı yeter ama..."
Ve mutlu son. Farecikler uykuda.
Deniz kitabı çok sevdi. Bu gece de okumak isteyeceğinden ve "Anne süresini uzatalım" diyeceğinden eminim. Haksız da sayılmaz. Resimler çok güzel. Bir sürü detayı tatlı tatlı seyrediyorsunuz. Deniz en çok kız fare Peri'yi sevdiğinden her sayfada Peri'yi arayıp buluyor ve onun yaptıklarını yapmak istiyor. Dil çocukların hoşlanacağı türden kafiyeli ve yer yer yinelemeli. Bu farecikler inanın bana çok eğlenceli.





Yazan Frances Watts
Resimleyen Judy Watson
Çeviren Meltem Özdemir
1001 Çiçek Kitaplar
Okul öncesi
 

5 Eylül 2015 Cumartesi

AKILLI MİNİK İLE OBUR

Ne zaman Marsık Yayıncılık'ın bir kitabı geçse elime, ne kadar az Yalvaç Ural kitabı okuduğumuzu hatırlıyorum. Evde yalnızca Korkuluğun Kalbi ve Küçük Ayı ile Ahlat Ağacı var. Yenilerini almaya niyetlensem de araya başka başka kitaplar giriyor. Unutuyorum, hatırlıyorum ve bu böylece sürüp gidiyor. Birkaç hafta önce kütüphanede Ural'ın Akıllı Minik ile Obur kitabına rastlayınca hemen ödünç aldım.
Konusu Ağustos Böceği ile Karınca'yı andırıyor. Akıllı Minik karınca gibi bütün yaz çalışıyor, tam iki çuval buğday topluyor ve bunları evinin yakınında kazdığı bir çukura saklıyor.
... Ve her gün horozun sesiyle kalkıyor, kimselere gözükmeden yiyeceği kadarını çukurdan alıp, üçer beşer yuvasına taşıyordu.
Onun her sabah erkenden bir yerlere giderken gören komşusu Obur, bir gün onu izliyor ve buğdayları sakladığı yeri öğreniyor. Akşam bir çuvala dolduruyor tüm buğdayları ve kendi yuvasına taşıyor. Ertesi sabah buğdayların yerinde yeller estiğini gören Akıllı Minik şaşkın ve üzgün bağırıyor: "Kim aldı buğdaylarımı?"
Bir önceki gecenin bir tanığı var, Baykuş ancak malum gündüzleri uyuyor. Ve Obur'u ihbar etmiyor. Resimlerde buğdayların alınma sahnesinde görmediğimiz bir Korkuluk, şüpheli olarak Obur'u işaret ediyor ama Akıllı Minik temkinli. Emin olmadan komşusunu suçlamak istemiyor. İyi düşünülmüş bir planla hem buğdaylara kavuşuyor hem Obur'a iyi bir ders veriyor. Karınca kadar katı değil üstelik, kışı geçirmesi için Obur'a bir miktar buğday bırakıyor ve en güzeli ona sırtını dönmüyor. Obur'a bıraktığı mektubu dostlukla kaleme alıyor, onu incitmeden uyarıyor ve "Arkadaşın Akıllı Minik" diye imzalıyor.
 
 
Yazan Yalvaç Ural
Çizen Gisella Biondani
Marsık Kitap
3-8 yaş

29 Ağustos 2015 Cumartesi

ZUZU'NUN ORMANI

Zuzu, Görkem K. Aksoy'un yazdığı, Simeon Tennant'ın çizdiği bir kahraman. Serinin şimdilik üç kitabı var. Zuzu'nun Ormanı, Zuzu ile Uykucu Baykuş, Zuzu Çöplükte. Seriyi okumaya ilk kitap olan Zuzu'nun Ormanı ile başladık. Bildiğimizden değil aslında, kütüphanede rastlaştık hepsi bu. Deniz'i memnun eden bir karşılaşma oldu. Severek dinledi. Hikâyenin fikri hoşuna gitmiş olmalı. İtiraf etmeli, benim de gitti. Hayallere kapıldım. Gözümü kalemliğime diktim ve Yüce Momba'nın tebaasından birinin önüme atlamasını bekledim. Neden mi bahsediyorum? En iyisi baştan anlatayım.
Zuzu, yanından kâğıt, kalemi bir an olsun ayırmayan, hayvanları ve resim yapmayı çok seven bir çocuk. En büyük dileği de bir çiftlik dolusu hayvanla birlikte yaşamak. Günün birinde kalemliğinden bir kalem önüne atlar. Ve seslenir.
"Ben Sihirli Kalem'im.
Seninle dost olmak isterim..."
Sihirli kalemin vaatleri vardır. Zuzu kulaklarına inanamaz. Merak, kuşku, şaşkınlık içinde bir resim çizer, bir resim daha. Derken sokaklar hayvanlarla dolar taşar. İnsanlar mutsuzdur. Kimi korkar, kimi işine geç kalır. Hayvanların durumu da farklı değildir. Kimi sessizlik ister, kimi daha çok balık... Gün gelir, kasabalıların canına tak eder. Bu karışıklığın nedeninin Zuzu ve sihirli kalemi olduğuna hiç şüphe yoktur ancak onlara ne polis yardım edebilir ne de itfaiye.  Çözüm için gittikleri, sihirli kalemlerin en yaşlısı ve en bilgesi Yüce Momba herkesi mutlu edecek bir yol bulur.
Görkem K. Aksoy'un sitesini buradan inceleyebilirsiniz. http://www.gorkem.info/Sayfalar/default.aspx






Yazan Görkem Kantar Aksoy
Resimleyen Simone Tennant
Yapı Kredi Yayınları
Okul öncesi



 

19 Ağustos 2015 Çarşamba

KURABİYE'NİN ORMAN MACERASI

Uzun zamandır Deniz'e yeni kitap almıyor, kütüphane ile idare ediyordum. Tunç'un önerdiği Esme ve Durak Kedisi'ni alırken aklımda başka kitap olmadığı için İdefix'in önerilerini dikkate aldım ve Debi Gliori'nin üç kitabını sepete ekledim.
Kargoyla geldi kitaplarımız, dün ve bugün.
İdefix'in kitapları parça parça göndermesinden hoşlanmıyorum. Kalın mukavva kutuya girmeyen, sonraki gönderiye kalan birkaç kitabın -özellikle dergi ve çocuk kitapları gibi uzun olanların- uçları muhakkak kıvrılıyor, kapağın uç kısımları ayrılıyor. Bir gün sonra aynı pakette yollasalar olmaz mıydı diye kendi kendime söyleniyorum. Bir yandan da kıvrılan köşeyi düzeltmeye çalışıyorum.
Yaz geceleri uzun, eğlence bol. Beden rahat bırak beni, uykum var, diyor ama Deniz dinlemiyor. Oyuna devam etmek istiyor. Yeni kitaplar, böyle gecelerin can simidi. Kucağımda uzanırken hem yeni kitabı dinliyor hem de uykuya hazırlanıyor ama ne olursa olsun kitap bitmeden uyuyakalmıyor. Bu gece duyduğu son kelimeler Kurabiye'nin Orman Macerası'na ait.
"Sonra da ailesiyle birlikte akşam yemeği yemek için içeri girdi."
Kurabiye, ulu ağacın altındaki tavşan yuvasında kalabalık ailesiyle birlikte yaşayan bir yavru tavşan. Kendisi küçük ama korkuları çoook büyük. Bir elinde kâğıt diğerinde kalem korkularını listeliyor. Liste uzuyor da uzuyor.
Zavallı Kurabiye! Sürekli bir şeylerden korkmak gerçekten çok zordu. Korktuğu şeylerin listesine on iki yeni madde eklediği sıkıntılı bir sabahtan sonra Kurabiye kulaklarıyla gözlerini kapattı ve hiçbir şey düşünmemeye çalıştı.
Sıcak hava, yumuşak çimenler... Kurabiye derin bir uykuya dalıyor. Akşam saatlerinde uyanan Kurabiye bir ses duyuyor. Ne düşünmek ne de bu yeni korkuyu listesine yazmak için duruyor. Var gücüyle karanlık ormana koşuyor. Ve bittabi ormandan sorununu çözmüş ve büyümüş olarak çıkıyor. Özetle, Kurabiye'nin Orman Macerası için korkularla yüzleşmenin ve büyümenin kitabı diyebiliriz.
 
 
 
Yazan ve Resimleyen Debi Gliori
Çeviren Sevgi Atlıhan
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Okul öncesi

13 Ağustos 2015 Perşembe

TOMBİK AYI HASTALANINCA

Tombik Ayı ile tanışıklığımız yeni. Tombik Ayı Kaybolunca kitabını geçen ay okuduk ve yazdık. Çocuklar tanıdıkları kahramanların farklı maceralarını dinlemeyi seviyor. O yüzden bazı yayınevleri tercihlerini seri kitaplardan yana kullanıyor. Takipçisi ve alıcısı hazır diye düşünüyorlardır belki, bilemiyorum.
Benim de sevdiğim seri kitaplar var örneğin Martin Waddel'in yazdığı Küçük Ayı ve Büyük Ayı serisi. Ancak Tombik Ayı, benim açımdan da, Deniz açısından da özlenecek, ısrarla istenecek kitaplar kategorisinde değil. Muhtemelen kütüphaneye geri verme tarihine kadar yeniden okumak istemeyecek. Ne eğlenceli ne de komik. Pearson Yayınları'ndan çok sevdiğimiz Köpekler Bale Yapmaz ya da Gergedanlar Krep Yemez ayarında değil. Arkadaşlık üzerine, "iyilik yap, iyilik bul!" diyen, kafiyeli, güzel resimli, benzeri bol bir kitap.



Sonbahar gelince soğudu hava
Tombik ayı üşüyordu mağarasında.
Halsizdi vücudu,
üstelik tıkalıydı koca burnu.
Hem başı da çok ağıyordu,
yoksa Tombik ayı hasta mı oluyordu?

Paniğe gerek yok. Tombik ayının iyi ve kötü gün dostları iş başında. Bu temayı çok daha güzel işleyen bir başka kitap için bir tık, lütfen.
http://bikipak.blogspot.com.tr/2014/04/bekci-amosun-hastalandigi-gun.html

Yazan Karma Wilson
Resimleyen Jane Chapman
Çeviri Gülbin Baltacıoğlu
Pearson Türkiye
Okul öncesi

 

7 Ağustos 2015 Cuma

BABACIĞA ÖPÜCÜKLER

Deniz hiçbir zaman uykuyu seven bir çocuk olmadı. Uyku zamanı geldiğinde çoğu kez homurdanıyor, uyku öncesi rutinlere itiraz ediyor çünkü oyun tatlı, uyku sıkıcı. Replikse belli. "Uyumak istemiyorum. Uyumak hiç de eğlenceli değil." 
Bazı geceler "Beni hep uyutmaya çalışıyorsun" diye mızıldanarak kitap bile oku(t)mak istemiyor. O yüzden çocukları uyku öncesi rahatlatan, uykuya hazırlayan ve bu konuyu ele alan  kitapları daha çok seviyorum. Üstelik bu kitaplar sadece Deniz'i eğlendirmiyor aynı zamanda bana da doğru rol modeli oluşturuyor. Onlardan birini daha buldum kütüphanede. Babacığa Öpücükler
Kitabın ana kahramanları uyumaya ayak direten yavru ayı ve onu oyunla ikna eden baba ayı. Bir de anne var ama o daha geri planda. Bazı geceler yerinde olmak isterdim doğrusu. Baş köşeye kurulmuş bir yanda kitabı diğer yanda bir fincan çayı (kahvesi) yavrusuna sarılıyor ve öpüyor hepsi bu. Baba ayının işiyse hayli zor.
"Peki ama benim kocaman ayı öpücüğüm ne olacak?" diyor baba ayı.
"Bana ne bana ne ... yok öpücük babaya bir tane bile!"
Ve baba oyunu başlatıyor.
"Demek öyle," diyor baba ayı, yavru ayıyı hoppacık yapıp havaya kaldırarak. "Peki ne dersin ayı öpücüğü yerine bir zürafa öpücüğüne? Yavru zürafalar babalarına yüksekten, uzun uzun öpücükler verirler; bak işte böyle!"
"Olmaz!" diyor yavru ayı. "Bana ne bana ne... yok zürafa öpücüğü bir tane bile!"
Bu diyalog başka hayvanlar ile devam ediyor. Yavru ayı her defasında güle eğlene itiraz ediyor. Bir yandan da banyosunu yapıyor, dişlerini fırçalıyor, pijamalarını giyiyor, tek başına yatağına giriyor. Ve baba ayı tam odadan dışarı çıkarken yavru ayı babasına sesleniyor ve kitap mutlu sonla bitiyor.



Yazan Frances Watts
Resimleyen David Legge
Çeviri Ömür Özyurt
1001 Çiçek Kitaplar
Okul öncesi



 
 

1 Ağustos 2015 Cumartesi

BENİM ADIM CARETTA CARETTA... YA SENİNKİ?

Deniz'in amcası WWF'da çalışmaya başlayınca kitaplığımıza bir yeni kitap daha eklendi.
Benim Adım Caretta Caretta... Ya Seninki?
Haziran 1990'da MEDASSET'in* başkanı Lily Venizelos, Irene Fafalios'a nesli tehlike altındaki Caretta carettalar için bir çocuk hikâyesi yazmasını önermiş. Yunanistan'da yazılan ve yayına hazırlanan kitabın yayın hakkını alan WWF-Türkiye 2006 yılında bu kitapçığı Türkiyeli çocuklarla buluşturmuş.
Belli bir tema üzerine yazılan her kitap gibi asıl amacı bilgilendirmek olduğu için metin biraz didaktik. Yazar varlığını fazla hissettiriyor, çocukların sezgisine güvenmiyor, ille de bir parantez açıyor ve açıklıyor. Yazısı bol, görseli az. Bu hâliyle eğlenceli, bir daha bir daha okunmasının talep göreceği bir metin değil ancak içeriği doyurucu. Caratta carettalar ne ile beslenir, ne gibi tehlikelere maruz kalır, hepsini öğrendik. Üzerine birkaç youtube videosu da izleyince...
"Annee evde caretta caretta besleyebilir miyiz?"
 
*MEDASSET: Akdeniz Deniz Kaplumbağalarını Koruma Derneği
 
 
Yazan Irene Fafalios
Resimleyen Keiko Kanao
Çeviren Esin Uslu
WWF Türkiye
Lebib Yalkın Yayımları ve Basım İşleri A.Ş.

22 Temmuz 2015 Çarşamba

EVE DÖNELİM, KÜÇÜK AYI

Dün kütüphane günüydü. Deniz arabada yeni kedimiz Pati ile beklerken hızlıca değiş tokuş işini hallettim. 3+3 sistemiyle (3 benim, 3 onun kütüphane kartıyla olmak üzere) dördü hiç okunmamış altı adet kitap aldım. Ancak eve geldiğimizde seçtiğim kitapların dördünün kahramanının ayı olduğunu fark ettim. Doğada bir ayı ile hiç karşılaşmadım ancak bir çocuk kitabı kahramanı olarak ayıyı seviyorum, seviyoruz, özellikle de Büyük Ayı ve Küçük Ayı serisini. Serinin daha önce okumadığımız bir kitabını bulduğumda beğeneceğimizden emindim. Yanılmadım. Çünkü bize çok tanıdık bir hâli anlatıyordu kitap.
Deniz ile yürüyüşe çıkmayı seviyorum. O da seviyor olmalı. Ne zaman yürüyerek bir yere gitsek elimi tutuyor, bir süre lafladıktan sonra, "Ne iyi oldu anne. Hem yürüyoruz hem de sohbet ediyoruz." diyor. Bu sohbetlerin konusu çeşitli.  İzlediği çizgi filmler, anneannesi ve teyzesinden benim çocukluğumla ilgili duyduğu hikâyeler, ben işteyken evde olanlar... Hoplaya zıplaya yanımda yürürken bana anlattığı şeyleri dinlemek, yol boyu uydurduğumuz oyunlar, çok yorulduğunda anne asansörü çağırıp kucağıma zıplaması... Birlikte yürüyüş yaparken zevk aldığımız her ne varsa girmiş kitabın sayfalarına.  O yüzden daha ilk sayfalarda kalbimizi çalıyor Eve Dönelim, Küçük Ayı kitabı. 
Büyük Ayı ve Küçük Ayı ormanda yürüyüşe çıkıyorlar. Ormanda yürürken Küçük Ayı pof pof diye sesler işitiyor. Bu sesi çıkartan Pofuduk'un yakınlarda olduğuna ve onları izlediğine çok emin. Peşlerinde olan sadece Pofuduk olsa iyi! Şıpıdık, Patırdak ve diğerleri de takılıyor peşlerine.
Tuhaf seslerle dolu bir orman, bilinmeyene yakıştırılan hikâyeler, Büyük Ayı'nın sabırla, sevgiyle bilinmeyeni aydınlatması, sevgi, ilgi ve güven ortamında büyüyen şanslı Küçük Ayı...
Bu seri gözden kaçmamalı.



Yazan Martin Waddel
Resimleyen Barbara Firth
Çeviren Aslı Motchane
Kır Çiçeği Yayınları
2-6 yaş
 

19 Temmuz 2015 Pazar

KİRPİ OMLET

Diko, Piko ve Omlet her sabah erkenden kalkar, kahvaltılarını yaptıktan sonra bahçeye oynamaya çıkarlardı. Saatlerce bahçede oyun oynar, zamanın nasıl geçtiğini unuturlardır, ta ki anneleri çağırana dek.
Hayatlarının günlük akışlarını böylece öğrendiğimiz Kirpi biraderlerden Omlet bir gün kardeşleri uyurken kalkar, annesi evden çıkmamasını tembihlediği hâlde dışarı çıkar zira kuşlar onu çağırmaktadır, ayrıca kurbağa Peki'den de özür dilemelidir. Çünkü iki gün önce birlikte oyun oynarlarken yanlışlıkla dikenleri Peki'ye batmış ve onun canını yakmıştır. Bu arada Omlet'in adı "başındaki sert dikenlerin arasındaki bir tutam turuncu renkli tüycük" nedeniyle Omlet'tir. Yazar diğer isimlerin neden konduğunu açıklamaz bize.) Omlet o denli hassas bir kirpidir ki canı yanan kurbağayla birlikte ağlar.
Kahramanın yolculuğu başlar, yolda birilerine rastlar ama bir numara olmaz. Kitap başkasının bahçesine izinsiz girmeyeeliimm  onun bin bir emekle yetiştirdiği meyveleri koparmayaalııım, annemizin sözünden hiç çıkmayalımmm arkadaşlar mesajıyla biter.
Ciltli kapak, sayfaları şöyle bir karıştırdığımda karşılaştığım güzel resimler ve YKY etiketi beklentimi yükseltmiş olmalı ki okuma bittiğinde sonuç benim için tam bir hayal kırıklığıydı. Resimlere bakmaktan keyif aldık ancak hikâye ne beni ne de Deniz'i tatmin etti. Bir kez okuyup kütüphaneye iade ettik.


Yazan ve resimleyen Aysun Berktay Özmen
YKY
Okul öncesi

 
 
 

7 Temmuz 2015 Salı

SENİNLE BEN, KÜÇÜK AYI

Bana iyi anne kimdir diye soracak olsalar cevabım Büyük Ayı olurdu.
Evet, annelik idolüm, Martin Waddell'in yazıp Barbara Firth'in resimlediği Küçük Ayı serisinin annesi Büyük Ayı. Ne zaman bu seriden bir kitap okusak içim sevgi ve anlayışla doluyor. Hadi itiraf edeyim biraz da annelik kusurlarımı görüyorum. Bknz: Uyuyamıyor musun Küçük Ayı? Gün boyu iş güç derken Deniz'in uyumasını sabırsızlıkla beklediğim tam da Büyük Ayı gibi onu yatırıp kitap okumaya koyulduğum gecelerde Büyük Ayı sabrı gösteremediğim geceler oldu, kabul ediyorum. Böyle durumlarda sadece kendime empati yapıyordum(ayaklarımı uzatıp bir kitap okuyamayacak mıyım? vs.) ancak kitabı okumak bende değişime yol açtı. Hâlâ Deniz'in bir an evvel uyuması en büyük arzum ama uyuyamadığı durumlarda kendime acımak yerine Büyük Ayı'nın davranışını hatırlıyor ve Küçük Ayı'ya yani Deniz'e empati yapıyorum. O yüzden çok seviyorum, bu seriyi, Deniz'den bile çok.
 Seninle Ben, Küçük Ayı kitabı bir başka ortak derdi anlatıyor.
"Oynamak istiyorum!" demiş Küçük Ayı.
"Ateş için odun toplamam gerek," demiş Büyük Ayı.
"Ben de toplayacağım," demiş Küçük Ayı.
"Seninle ben Küçük Ayı," demiş Büyük Ayı, "odunu birlikte toplayalım."
Birlikte su taşırlar, mağarayı toplaralar. Küçük Ayı, oyuncaklarını toplamayı bitirir ancak Büyük Ayı'nın işleri hâlâ bitmemiştir.
"Benimle oynamanı istiyorum!" demiş Küçük Ayı.
"Kendi kendine oynaman gerekecek, Küçük Ayı," demiş Büyük Ayı.
Küçük Ayı kendi kendine oynamış. Büyük Ayı işleri bitirmiş ve gözlerini kapatıp bir süre dinlenmiş. Sonra günün en keyifli saati gelmiş.
"Bugün çok iş yaptık, Küçük Ayı!" demiş Büyük Ayı.
"Ne güzeldi Büyük Ayı!" demiş Küçük Ayı.
"Seninle ben ne güzel oynadık... birlikte!"
Yazan Martin Waddell
Resimleyen Barbara Firth
Çeviren Aslı Motchane
Kırçiçeği Yayınları
2-6 yaş

1 Temmuz 2015 Çarşamba

TOMBİK AYI KAYBOLUNCA

Halk Kütüphanesi'nde çok severek okuduğumuz kitaplar var. Özleyip yeniden okumak istediğimizde bazen kaybolduğunu ya da yıpranma nedeniyle sistemden düştüğünü öğrenip üzülüyorum. Bu haberi aldığımda işim biraz daha zorlaşıyor, özellikle Deniz yanımda değilse. Onun olası hayal kırıklığını daha eğlenceli, yeni kitaplarla gidermeye çalışıyorum.  Beni daima tatmin eden yayınevleri var, Kırçiçeği Yayınları, Pearson Yayınları gibi. Onlardan birini buldum mu, işlem tamam!
Geçtiğimiz günlerde elimizdeki kitapları iade edip yenilerini almak için hızlı bir kütüphane ziyareti yaptık. Kordonda kütüphaneye en yakın cep içine arabayı kısa süreli park ettiğimiz için neredeyse koşarak gidip geldik. Ben yeni kitaplar ararken Deniz her zamanki gibi satranç köşesine geçti ve anneannesiyle bir el kuralsız satranç oynadı. Ben de kütüphaneye yeni teşrif etmiş güzel bir kitap buldum. Tombik Ayı Kaybolunca. Böylece mutlu ve park cezası yemeden oradan uzaklaştık.
Tombik Ayı, bir seri. Türkçeye çevrilmiş beş kitabı var.
Deniz, seri kitaplara alışkın ve seviyor. Bu alışkanlıkla sevdiği her kitap için (seri olsun olmasın) bunun diğerlerini de al bana, diyor. Tombik Ayı'yı okuduğumuzda da kaide bozulmadı.
Tombik Ayı, bir gün ormanda dolaşırken vaktin nasıl geçtiğini anlamaz. Bir anda hava kararır. Rüzgâr şiddetini arttırır. Eve nasıl döneceğini bilemeyen Tombik ayı eni konu korkmaktadır. Neyse ki onu çok seven ve düşünen arkadaşları vardır.
Birlikte döndüler mağaraya,
geldiler yeniden bir araya.
Anlattı başından geçenleri Tombik Ayı,
uyumak üzereyken arkadaşları.
Birbirlerine sarıldılar, güzel rüyalara daldılar.
Tombik Ayı sonunda güvendeydi.
Onu seven arkadaşlarının olması ne güzeldi.
İşte bu da yazar Karma Wilson'un hikâyeyle benzer bir izleğe sahip kısa biyografisi:
Bir zamanlar bir yazar vardı. Yazar çok korkuyordu. Ama bir arkadaşı onu hiç yalnız bırakmadı, ona cesaret verdi. Arkadaşının adı Sarah Goodrich'ti. Sevgili dostum, teşekkürler. K.W.



Yazan Karma Wilson
Resimleyen Jane Chapman
Çeviren Gülbin Baltacıoğlu
Pearson Türkiye
Okul öncesi

 
 
 

26 Haziran 2015 Cuma

YARAMAZ PENGUENİN MACERALARI

İmparatorun Yolculuğu, penguenlerin bebek sahibi olmak için yaptığı zorlu yolculuğu, eş seçimlerini, evliliklerini, dişi penguenlerin yumurtlamasını, yumurtlamanın ardından soğuğa ve açlığa daha fazla dayanamadıkları için geri okyanusa gidişlerini, babaların anneler dönene kadar yumurtaları kendi vücut sıcaklıklarıyla korumalarını, ezeli düşmanları fok balıklarını anlatan hüzünlü, komik, izlemeye değer bir belgesel.
Belgeseli hatırlama nedenim kütüphanede bulduğum bir kitap. İzlemeseydim okuduktan sonra yanıtını veremeyeceğim sorular olurdu: "Neden bu kitapta bir anne yok? Yumurtayı neden baba koruyor? Kocaman penguenler nasıl oluyor da foklardan çekiniyor?" gibi.
Bir yıl daha geçmiş. Penguenler, üremek için yüzlerce millik yolculuğa çıkmış. Anneler yumurtlamış ve karınlarını doyurmak ve doğan yavrularını besleyebilmek için yumurtaları babalara emanet edip okyanusa doğru yola çıkmış. Kitap bize özetlemese de anlatılan hikâye tam bu anda başlıyor.
Badem, bir yavru penguen. Bir gün babası ve yetişkin penguenlerin ilgiyle bir şeye baktığını görüyor. Hopluyor, zıplıyor ama görmeyi başaramıyor. Yetişkinler dağıldığında babası Badem'i yeni kardeşiyle tanıştırıyor. Badem, oyun oynayabileceği bir kardeşi olduğu için sevinçten havalara uçuyor.
-Hadi Ufaklık, oyun oynayalım! diye bağırdı.
Ama Ufaklık oyun oynamaya hevesli görünmüyordu. Acaba hâlâ kız ya da oğlan olduğunun belli olmamasına mı üzülüyordu?
Badem kardeşinin daha güzel görünmesi için bir şeyler yapmaya karar verdi. Biraz saçı ve gözleri olursa, Ufaklık'ın keyfi yerine gelebilirdi.
Ama babası yaptıklarını beğenmemişti. Hemen Ufaklık'ı yıkayıp kuruladı. Sonra da,
-Ona karşı dikkatli davranmalısın, dedi.
Ancak Badem, kardeşinin özel bir dönemden geçtiğini, korunması gerektiğini bilmediği için afacanlıklarına devam ediyor. Kardeşinin gerçekten tehlikede olduğu anda ise babasının "Sadece bakacaksın. Kesinlikle dokunmak yok!" kuralını ihlal ediyor ve kardeşini koruyor. Tehlike geçtiği anda ise yavru yumurtadan dışarı çıkıyor.
Kardeşi olacak çocuklara özellikle tavsiye edilir. Annesi hamile veya yeni bebek doğurmuş çocukları nasıl etkiler bilemiyorum ama bende en çok empati uyandıran cümle şu oldu: "Badem'in babası yumurtayı Badem'den korumaya çalışırken çok yorulmuştu."



Yazan Susie Jenkin-Pearce
Resimleyen Tina Macnaughton
Çeviren Sevgi Atlıhan
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Okul öncesi

19 Haziran 2015 Cuma

PENGU DENİZ KIYISINDA BİR GÜN

Geçtiğimiz cumartesi muayenehanenin açılışını yaptık. Bolca çiçek aldık, hediye paketi açtık. Bu kalabalık ve bollukta Deniz unutulmadı! Özge abla ve Deniz kardeşten gelen kitaplar da onun yüzünü güldürdü.
Dün gece o kitaplardan birini okuduk. Pengu Deniz Kıyısında Bir Gün. Deniz severek dinledi hikâyeyi hatta tekrar tekrar dinleme arzusu bir dizi karışıklığa da sebep oldu. Olayların akışını anlayıp çözünce sabah çok güldük.
Kitabı bir kez okudum. Çok uykum geldiği için ikinci kez okuması için babasını çağırdım ve odama gittim. İkinci okuma bittikten sonra babası Deniz'in yatağında uyuyakalmış ve Deniz elinde kitapla benim yanıma gelmiş ve uyumuş. Babası uyanınca Deniz'i kendi yatağına taşımış, kendi yerine geçmiş, kitap da bizim yatakta kalmış. Sabah Deniz'in "Sen beni yatağından attın!" sitemi üzerine olayı aydınlattık, kitabı bulduk ve güne Pengu okuyarak başladık.
Pengu, bir penguen ve arkadaşı Irmak (insan) ile birlikte deniz kenarında bir gün geçiriyorlar. Birlikte kumdan kale yapıyorlar ancak zalim bir çocuk plajda kendi büyük kalesi varken onların ufak kalelerine yer olmadığını söyleyerek onlarınkini yıkıyor. Babasından yardım isteyen Pengu, istediği sonucu alamıyor. Babası kendi aranızda halledebilirsiniz, diyor ve gazetesini okumaya devam ediyor. Sonra bir dalga geliyor ve adı Yunus olan çocuğun çok övündüğü kalesini yıkıyor. Bu duruma çok üzülen Yunus hatasını anlıyor, özür diliyor ve birlikte oynuyorlar.
Deniz kitabı sevdi. Defalarca okuttu ancak ben o kadar sevmedim.
Neden Pengu'yu O Kadar Sevmedim?
1)Pengu, bana göre telaffuzu zor, kulağı tırmalayan bir isim. Keşke başka bir isim seçilseymiş.
2)Tanıtım bülteninde "didaktizmden uzak, sade ve akıcı anlatım biçimleriyle dikkat çekiyor" ifadesi kullanılsa da bence ziyadesiyle didaktik bir metindi. Plajda güneşten korunmak için şemsiye açmak, arabayla giderken çocuk koltuğuna oturup kemer bağlamak gibi örnek davranışlar anlatılmadığı çizerek gösterildiği zaman güzel ancak metne girdiği zaman didaktik.
3)Her sayfanın sonuna yerleştirilen sorular ile çocukların sosyal yaşamdaki davranışları üzerine düşünmeleri amaçlanmış. Bu soruları Deniz'e ne okudum ne de sordum. Bir anaokulunda bu sorulara çocukların uzata uzata aynı cevabı verdiklerini hayal ettim bir an ve sustum. Kitapların ana fikirleri, vermek istediği mesajlar, iyiler ve kötüler üzerine konuşmak hayli itici ve tek tip geldi.
Buna karşın temiz bir Türkçe ile yazılmış, Deniz'in okumaktan hoşlandığı ve bana bunun diğer kitaplarını da al, dediği bir seri.
Serinin şimdilik iki kitabı var.
Pengu-Deniz Kıyısında Bir Gün
Pengu-Yeni Bir Arkadaş



Pengu- Deniz Kıyısında Bir Gün
Yazan Selen Somer
Çizen Nurten Deliorman
TUDEM Yayınları
4-6 yaş