Deniz gerçek bir kitapsever. Bikipak da bu yolculuğun seyir defteri.
Bikipak o esnada 32 aylık olan kızımın kitap okuma yolculuğunu kayıt altına alma, beğenilerinin değişimini, gelişimini gözlemleme isteğinden doğdu ve düzenli güncellendi. Amma velakin 156 yazı sonunda artık kendimi tekrarlamaya başladığımı, başlardaki hevesimi, heyecanımı yitirdiğimi fark ettim. Hâl böyleyken okumaya ara vermesek de kitap yazıları bir anda bıçakla kesilmiş gibi bitti. Zaman zaman güncellemeyi düşünsem de, uzun soluklu olamayacağını hissettim ve uzak durdum. Ta ki bugüne kadar.
İhtiyaçlar dönüştürür
Deniz'in BBOM okuluna gitmesini planlamıştık. Evdeki hesap çarşıya uymadı. Burada açılan okulun, bizim hayalini kurduğumuz okul olmadığını anlayınca okul tercihimizi değiştirdik. Deniz adrese dayalı kaydının düştüğü ilkokula kaydoldu. Oryantasyonun ilk günü, kurada erkek öğretmen çıkınca hayal kırıklığına uğrayıp ağlasa da (Neden böyle oldu? Ben kadın öğretmen istiyordum) öğretmeniyle ilk kez sınıfa girdiğinde kara bulutlar dağıldı.
Öğretmenine güveniyor ve onu seviyor. İlköğretim haftasında çizdiği okul resmi bunun canlı bir ispatı. Kollarını iki yana açmış, gülümseyerek "Bugün çok eğleneceğiz çocuklar" diyen öğretmen ve mutlu çocuklar. İlkokulda insanın başına gelebilecek en iyi şey, seveceği bir öğretmen bulmasıymış meğer. Çocukken bunun ne kadar önemli olduğunun farkına varamıyor insan. Yetişkin olup kötü bir öğretmene düşmenin yol açtığı marazları konuşunca ne kadar şanslı olduğunu duyuyorsun. Ben şanslıydım. Öğretmenimi severdim. Merak ederdim. Araştırmayı severdim. Hâlâ da öyleyimdir. Heves ve merak bir kez düştü mü bünyeye, canlanırım, yeniden doğmuş gibi hissederim, kollarımı sıvar kitapların, internetin içine düşerim. Aynı merak Denizde de mevcut. O yüzden anne kız biz bir işe giriştik. İki haftada bir değişen, mevsimsel döngüye uygun, erişimi kolay, doğada zaman geçirmemize olanak sağlayan temalar seçiyor, doğadan materyal topluyor, temaya uygun kitap, dergi, film seçiyor, kendi tasarımımızı yaratıyoruz.
İşte ilk tema: LEYLEKLER GÖÇ EDİYOR
Gözlem yeri: Kalabaklı köyü (24 Eylül 2017)
Elektrik direğinin üzerindeki leylek yuvası boş. Kahvedekilerin beyanına göre leylekler gideli üç hafta olmuş. Deniz elinde büyüteçle ipucu arıyor. Yuvanın altında bulduğu küçük beyaz tüyleri heyecanla bana gösteriyor.
"Bunlar yavrulardan düşmüş olabilir annoş"
Elimde gözlem defterimiz. Deniz ciddi. Yazmamı buyuruyor.
"Leyleklerin yuvaları için samanları ve dalları kullandıklarını düşünüyorum ama bazı kuşların evlerini toprak ve çamurdan da yaptığını düşünüyorum."
Yuvanın altında gözlemlerimizi sürdürüyor, fotoğraflar çekiyoruz.
Soru: Leylekler yuvaları için gereken samanları nereden buluyor?
Deniz yanıtlıyor:
"Korkuluklardan alıyor olabilirler. Saman kaynağını bulursak leylekleri de bulabiliriz. Leyleklerin ayak izlerini takip ederek samanları nereden bulduklarını öğrenebiliriz. Saman olarak sarı otlar, dallar kullanıyor olabilirler."
Deniz leyleklerin ayak izini bulduğunu düşünüyor.
İzleri sürüyoruz. Saman ve dal kaynağına ulaşıyoruz.
Arazide bizi bekleyen sürprizler de var.
"Bu daha büyük bir hayvanın olmalı annoş. Dişler daha büyük."
Başka sürprizler de var.
Kaplumbağanın kabuğunu, içini, dışını, ayaklarına ait olduğunu düşündüğümüz deri parçasını uzun uzun inceledikten sonra kaplumbağanın kabuğundan çıkıp nereye gitmiş olabileceğini tahmin etmeye çalışıyoruz. Tek kural var: mantıklı bir sebep bulmayacağız, saçmalamak serbest. Bolca saçmalayıp gülüşüyoruz.
Kalp şeklindeki taşı bulduktan sonra Deniz'in aklına bahar aylarında talan ettiği karadut ağacı geliyor. Karadutlar bitmiş elbette. Yürüyüş yaptığımız patikayı hatırlıyor ve oraya gitmek istiyor. Yerlere dökülen acıbademler doğa yürüyüşümüzün son güzelliği.
"Avcı toplayıcı olmak harika annoş!"
Acıbademleri mideye indirdikten sonra arabaya biniyor ve leylekli bir kitap bulmak üzere kitapçıya gidiyoruz.
Okuduk: Minika Çocuk Eylül sayısı
İzledik: Canım Kardeşim
Nane Limon
Ege ile Gaga
Yaptık: Leylek yuvası