Bu Blogda Ara

28 Ekim 2016 Cuma

TROYA MASALI

Deniz ile ilk kez bu yıl, sömestr tatilinde Troia ören yerine gittik. Gezeceğimiz yerleri bir taş yığını olarak algılamaması için hikâyelere ihtiyacım vardı: Truva savaşı, Truva atı, dünyanın ilk güzellik yarışması vb. konularda sınırlı bilgimi tazeledim. Ören yerini gezerken anlattığım hikâyeler Deniz'in çok ilgisini çekti ama bende daha fazlası yoktu işte.
O gün Truva'dan çıkarken müze mağazasından Troia Kazısı başkanı Rüstem Aslan'ın yazdığı Troia Macerası'nı aldık. Ama bilgiye aç ve meraklı bir çocuğu tek kitapla kesmek mümkün mü? O yüzden Azra Erhat'ın yazdığı Troya Masalı ve Ahmet Ünver'in yazdığı Ege Kıyısından Eski Zaman Masalları'nı da zaman içinde arşivimize ekledik.
Azra Erhat, Anadolu topraklarında gelişmiş eski kültürlerin bu topraklarda yaşayan insanların ortak mirası olduğunu savunan ve eski Ege uygarlıklarının peşine düşüp mavi yolculukları başlatan, Truva kentinin yerinin bulunmasını sağlayan Homeros'un ünlü İlyada ve Odyssesia destanlarının A. Kadir ile dilimize çeviren, Yunan ve Roma mitolojilerini açıklayan Mitoloji Sözlüğünü hazırlayan Cumhuriyetin ilk aydınlarındandı. Onun çocuklar için yazdığı Troya Masalı önemli bir kaynak. Kitapta, yalnızca Truva kentine ve savaşına değil, Çanakkale'ye dair tüm söylencelere, antik kentin keşfedilmesine de yer veriliyor. Her Çanakkalelinin evinde bulunmalı.
Amma velakin Troya Masalı anlatı türünde ve aslında çok çok daha büyük yaş grubuna hitaben yazıldığı için Deniz'in ilgisini çekmedi. Ben de okumayı bıraktım. Deniz'e kitabı daha sonra kendim okuyacağımı ve ona içindeki hikâyeleri anlatacağımı söylerken çoktan yataktan sıçramış ve yeni bir kitap seçmek için kitaplığa doğru yol almıştı.



Troya Masalı
Yazan Azra Erhat
Resimleyen Ferruh Doğan
Günışığı Kitaplığı
Köprü Kitaplar

22 Ekim 2016 Cumartesi

CÖMERT AĞAÇ

Belgrad'ın yaya trafiğine kapalı meşhur caddesi, Knez Mihailova'dayız. Bir kitapçı buluyoruz. İçeri giriyoruz. Tanıdık isim arıyor gözlerim. Orhan Pamuk'un Masumiyet Müzesi kitabının fotoğrafını çekerken Deniz bana sesleniyor. Aramızda sözsüz bir anlaşma varmış meğer. Cömert Ağaç'ı işaret ediyor parmağı. Diğer eliyle sıkı sıkı tuttuğu tüyü sallıyor.
Tatilden dönünce uzun zamandır okumadığımız kitabı alıyoruz elimize.
Cömert Ağaç bir çocuk ile ağacın dostluğunu ele alıyor. Yalnızca çocuk küçükken, maddi ihtiyaçlar ve ihtirasları yokken gerçek bir dostluk söz konusu aslında. Ancak küçük bir çocukken koşulsuzca seviyor ağacı, gölgesinde uyukluyor, dallarında sallanıyor ve elmalarını yiyor (ihtiyacı kadar!) Ağacın bütünlüğüne zarar vermiyor, her bahar çiçeklenmesine, tüm gövdesinin elmalarla dolmasına, kısaca varlığını sürdürebilmesine izin veriyor. Sonra çocuk büyüyor ve gidiyor. Ne zaman paraya, eve, emeklilik hayali olan tekneye ihtiyacı olsa ağacın yanına geliyor. Ve istiyor. Ağaç çocuğu sevdiği için, onun mutluluğu için önce elmalarını, sonra dallarını, en sonunda tüm gövdesini vermeye razı geliyor. Çocuk hepten ihtiyarladığında, ağaç, bir tabureden farksız. Ne elmaları var, ne dalları, ne de ulu bir gövdesi ama ihtiyarın ne ağaca tırmanmaya gücü var, ne elma yiyecek dişleri... Yalnızca soluklanmak ve dinlenmek istiyor. Bunu duyan ağaç, hiç gönül koymadan, sitem etmeden ona bir tabure gibi sunar kendisini. Cömert Ağaç, hüzünlü bir kitap. İnsanın dur durak demeyen ihtiraslarını, bu uğurda ona gölge veren, besleyen ağacı bile gözünü kırpmadan talan edebilmesini anlatıyor. Doğayla arkadaş olmadan, onu korumanın yolu yok. Çocuklara doğa sevgisi aşılamak ve empati uyandırmak için kaçırılmaması gereken bir ağaç.



Cömert Ağaç
Yazan ve resimleyen Shel Silverstein
Çeviri Sevim Öztürk
Bulut Yayınları&Özel Sezin Okulu

12 Ekim 2016 Çarşamba

BİLGİ AVCILARI GİZLİ GÖREVDE BEYOĞLU MACERASI

Cuma günü İstanbul'a gidiyoruz. Deniz her ne kadar İstanbul'da doğduğunu bebekken Çanakkale'ye taşındığımızı iddia etse de bu doğru değil. Kısa ve az sayıdaki ziyaretlerimizde henüz şehri tanıyamadı, turistik noktalarını göremedi. Havaalanına geçmeden önce bir yarım gün var önümüzde. Orası mı burası mı derken sonunda gezi rotamızı çizebildim. Buna bir kitap vesile oldu: Sara Şahinkanat'ın yazdığı ve Ayşe İnan  Alican'ın resimlediği Bilgi Avcıları Gizli Görevde Beyoğlu Macerası kitabı. 
Şehirleri, ünlü müzeleri, mitolojiyi anlatan kitapları olabildiğince, takip edebildiğim kadarıyla arşivimize eklemeye çalışıyorum çünkü Deniz'in ancak hikâyesini bilirse, kendisini bir maceranın içinde hissederse zevk alarak, coşku duyarak gezebileceğine inanıyorum. Tek bir hedef vermemek de önemli tabi. Geçen kış Anıtkabir'i ziyaret edeceğimizi öğrenen öğretmeni, ona salonun her neresinde durulursa durulsun doğrudan gözlerimize bakan asker tablosundan söz ettiğinde, beni o noktayı bulana kadar hızlı hızlı çekiştirmiş ve hedefi bulduğumuz anda da "Tamam çıkabiliriz," demişti. 
Şimdi içim rahat. Varılacak yalnızca bir nokta yok önümüzde. Yazarın sunduğu uzun rota, bizi bekliyor.  
Kitabın kahramanları, Sinan ve köpeği Gezgin. Peşlerindeki Şifre Korsanlarını atlatarak gizli mektupları bulmaları, içindeki şifreyi çözüp bir sonraki hedefe varmaları ve gizli görevi başarmaları gerekiyor. Kitap bize klasik, edilgen bir okuma sunmuyor, Taksim Meydanında başlayıp Tünelde biten maceraya okur olarak bizim de katılmamız şart. İlk bulmacada başlangıç noktasını bulabilmek için kitabı aynaya tutuyor, şifreli anahtarı kullanarak Sinan ve Gezgin'in bir sonraki durağının neresi olacağını keşfediyoruz. Macera son hız devam ederken Beyoğlu civarındaki bütün sembol anıt ve yapıların adını, kimler tarafından yaptırıldığını, hangi amaçla kullanıldığını öğrenmiş oluyoruz. Ayşe İnal Alican'ın aslına uygun çizdiği illüstrasyonlar şahane. Deniz'e göstermem gerekeceğini hiç sanmıyorum. Heyecan içinde bir elindeki sayfalara bir sokağa bakarak dolaşacağına eminim. Bana da onun minik adımlarına ayak uydurmak ve eğlenmek kalıyor. 



Bilgi Avcıları Gizli Görevde Beyoğlu Macerası 
Yazan Sara Şahinkanat 
Resimleyen Ayşe İnan Alican 
YKY 




2 Ekim 2016 Pazar

KAPLUMBAĞA

Deniz, Charlie'nin Çikolata Fabrikası'nı keyifle izlemişti. Bu yaz, The Big Friendly Giant vizyona girince beraber gidebiliriz diye umdum ancak biraz karanlık, kötülerin iyileri kovaladığı, sıkıştırdığı sahne görse koltuğundan kalkıp kucağıma tırmandığı ve "Gidelim," diye tutturabildiği de tecrübeyle sabit olduğundan afişi gösterip sormakla yetindim. Cevap geldi: "Haayır!" Deniz neşeli, aydınlık filmleri seviyor.
Filmi izlemedim amma velakin kendime şu soruları sordum: Road Dahl kitapları okumak için neyi bekliyoruz? Şimdi değilse ne zaman? Ve Kaplumbağa'yı aldım. Bu, tabi aylar önceydi. Deniz'in benden ne farkı var? Onun için de henüz okunmamış kitaplar kulesi inşa edebilirim. 
Erişkin kitapları yığınından farklıdır bu. Dilersek iki haftada eritebilir, hatta aynı kitapları okumaktan sıkılabilir hale dahi gelebiliriz. Onları beklettiğim için suçluluk duymam, kendimi erteleme hastalığına yakalanmış gibi hissetmem. İyi yanları bile vardır. Umulmadık bir anda ortaya çıkan taze kitap Deniz'i mutlu edebilir, yeri gelir eni konu günü bile kurtarabilir.
Kitabın kahramanları Zıpzıp Bey, Gümüş Hanım, Alfie ve diğerleri. Zıpzıp Bey, alt kat komşusu Gümüş Hanım'a âşık. Balkonda yetiştirdiği çiçeklerini sularken, bakımlarını yaparken hayranlıkla onu izliyor. Gümüş hanımın ise gözü çok sevdiği, gözü gibi baktığı kaplumbağası Alfie'den başkasını görmüyor. Ancak bir derdi var. Alfie çok küçük. Biraz büyüse keşke. 
Ferhat Şirin için dağları delmiş, Mecnun Leyla için çöllere düşmüş, Zıpzıp Bey ise... Cevabı kitapta! 
Road Dahl kitaplarına giriş yaptık. Hangisiyle devam etsek acaba?



Yazan Road Dahl 
Resimleyen Quentin Blake 
Çeviren Cem Akaş 
Yaş 9+
Can Çocuk