Bu Blogda Ara

24 Mayıs 2014 Cumartesi

BORULARDAKİ AYI


Seksek romanı kütüphanemin raflarında yerini sessizce, sabırla bekliyor. Beni zor bir okumanın beklediğini bildiğimden olsa gerek kafamın rahat, yapılacak, yetiştirilecek işlerimin görece az olduğu günleri bekliyorum. Sıradan bir okur gibi metni 57. bölümde bitirmeyeceğim elbette. Yazarın oyununa katılıp onun istediği sırada bölümler arasında savrulacağım. Bir gün!

Çanakkale Zeynep Bodur Çocuk Kütüphanesi beni şaşırtmaya devam ediyor. Rafların arasında gezinirken ne alsam diye bakınırken sürprizini yaptı. Yetişkinler için yazan yazarların çocuk kitaplarını bulduğumda hazine bulmuş gibi seviniyorum.

Borulardaki Ayı kitabının kapağında Julio Cortázar'ın ismini okuyunca ne kadar heyecanlandığımı tarif edemem. Hemen kitabın içini açıp yazarın biyografisini okudum. Evet O'ydu! Efendim Seksek sırasını bekleyedursun biz Deniz ile bir Cortázar kitabı okuduk ve bitirdik.




Borulardaki Ayı, Hayykitap'ın Yaşasın Çocuklar serisinden yayımlanmış. İlk baskısını 2008 yılında yapmış. İspanyolca aslında Saliha Nilüfer çevirmiş. Kitabın kahramanı kırmızı bir ayı, adı yok. Evlerimizdeki borularda yaşıyor. Burada bir es vermek istiyorum. Deniz hiç şöyle bir bina görmedi. 


Dolayısıyla bu kırmızı ayının nerede yaşadığını, dolaştığını zihninde canlandıramadı.
Hikâyenin içine çok da giremedi sanırım ve açıkçası sevmedi. İlk okumadan sonra bir kez bile eli kitaba gitmedi, seçmedi. Neyse gelelim kitabın konusuna.
Kitabın kahramanı, bir kırmızı ayı. Evimizin borularında dolaşıyor, kürkü ile tıkanan boruları temizliyor. Bir yandan da insanları izliyor, onların yalnızlığını, içlerindeki karanlığı. Kocaman, sakar hallerine hüzünleniyor, acıyor hatta.
Kitaptan
... ve borularda gezemeyen yaratıkların odalarındaki karanlığa bakarım; onları öyle görünce, o denli kocaman ve sakar, içimi bir hüzün kaplar; horlamalarını duyarım ve rüya görürken çıkardıkları sesleri; onlar, nasıl da yalnızdırlar.
Sabahleyin yüzlerini yıkarken yanaklarını okşar, burunlarını yalarım; sonra yoluma devam ederim; biraz olsun rahattır içim güzel bir şey yaptığım için.
Borulardaki Ayı
Yazan Julio Cortázar
Resimleyen Emilio Urberuaga
Çeviren Saliha Nilüfer
Hayy Kitap Yaşasın Çocuk Serisi
Okul öncesi


18 Mayıs 2014 Pazar

ÜÇ KEDİ BİR DİLEK



Piti, Pati ve Pus, üç kafadar kedi, o gecenin hayatlarında bir dönüm noktası olduğundan habersiz her zamanki gibi damda sırt üstü yatıp yıldızları ve ayı izliyordu. Her şey Pus'un kayan bir yıldız görenlerin çok şanslı olduğunu, ne dilerlerse gerçekleşeceğini söylemesiyle başladı. Ve ondan sonra Piti için hiçbir şey aynı olmadı.

Piti yemeden içmeden uyumadan kesildi. Tek düşündüğü geceleri kayan bir yıldız görebilmekti. Boynu sürekli havada bir yıldızın kaymasını bekledi, bekledi durdu. Arkadaşları onun bu kadar çok istediği dileğin ne olduğunu düşünmekten kendilerini alıkoyamıyordu. Piti giderek dalgınlaştı. Yorgun ve uykusuzdu. Oysa damda yaşam dikkat gerektiriyordu. Bir gece Piti boynu havada yemek yerken lokması boğazına takıldı. Bu da yetmezmiş gibi ayağı kiremite takılıp düşmesin mi? Son anda Piti'yi kurtaran arkadaşları iyice telaşlandı. Anladılar ki, Piti kayan bir yıldız görene kadar bu sevdadan vazgeçmeyecek. Başına kötü bir şey gelmeden onu kayan bir yıldız gördüğüne inandırmanın yolunu aramaya başladılar. Düşündüler taşındılar. Sonunda Pus'un aklına harika bir plan geldi. Pus, Pati ve Bayan Leylek kolları sıvadı. Plan işe yaradı.

Sevgili yıldız, ne olur,

Pus ve Pati'yle dostluğumuz hiç bozulmasın,

sonsuza kadar yollarımız ayrılmasın.”

Pus ve Pati de işitiyor bu dileği.

Bu dileği işitince Pus ve Pati, Piti'yi kandırdıkları için biraz üzülseler de kısa süre sonra içlerini rahatlatacak bir gelişme yaşandı. Merak ediyorsanız alın okuyun. Üç tatlı kediciğin birbirlerini sevmesi, koruyup kollaması üzerine insanın içini ısıtan bir dostluk hikâyesi. Çizimler harika. Kitabın sonundaki etkinlik sayfasını kesip Piti, Pati ve Pus'un parmak kuklalarını da yapabilirsiniz. Sara Şahinkanat ve Ayşe İnan Alican tıpkı Julia Donaldson ve Axel Scheffler gibi harika bir ikili olmuş. Bu harika çizimler olmasa hikâye bu kadar etkileyici olmazdı sanırım. Denize aldığım kitapları genellikle internetten sipariş veriyorum. İnceleme şansım olmuyor. Benim gibi veliler bu ikiliyi bir kenara not düşsün. Ve gönül rahatlığıyla alışveriş sepetlerine eklesin.

Kategori:
Doğan Kardeş
Yazar: Sara Şahinkanat
Resimleyen: Ayşe İnan Alican
Sayfa: 32
Ölçü: 20 x 27 cm
ISBN: 978–975–08–2182–0
YKY'de 1. Baskı: Şubat 2012
YKY'de 5. Baskı: Şubat 2014

11 Mayıs 2014 Pazar

KORKULUĞUN KALBİ

Yalvaç Ural'ın yazdığı Korkuluğun Kalbi, Deniz'in ilk göz ağrılarından.
Kalın karton sayfalar dişleme ve yırtma ihtimalini ortadan kaldırdığı için bez kitaplardan sonra Deniz ile ilk okumaya, resimlerine bakmaya başladığımız kitap. Uzunca bir süre resimlere baktık, bazen sadece bir ya da iki sayfaya. Yavaş yavaş ilgisini çeken sayfa sayısı arttıkça resimlere bakarak kısaltarak anlattım. Artık başından sonuna kadar dinliyor.

 
Korkuluğun Kalbi ilk kez 1994 yılında Avusturya'da Mangold Yayınevi tarafından Hoşçakal Küçük Sığırcık adıyla Almanca olarak basılmış. 1995 yılında Almanya'da en çok satan çocuk kitabı olmuş. 1999 yılında Korkuluğun Kalbi ismiyle Türkiye'de yayımlanmış. Bizim elimizde bulunan kitap, 2007 baskısı. Bu baskının resimlerini dünyaca ünlü Arjantinli çocuk kitapları çizeri Sebastian Barreiro yapmış.
Kitabın iki kahramanı var. Biri kışı ve karı merak ettiği için ailesi ve arkadaşlarıyla sıcak ülkelere göç etmeyen Sığırcık kuşu diğeri de kışı geçirmesine yardım eden Korkuluk. Malum korkuluk, korkutmak kelimesinden türer, amacı da tarlaya konup kuşları kaçırmaktır. O yüzden ailesi ve arkadaşlarıyla birlikte sıcak ülkelere göç etmeyen sığırcık kuşu, kışı ceketinin cebinde geçirebileceğini söyleyen Korkuluk'tan çekinir. Ancak kısa sürede Korkuluk'a güvenir ve ceketinin iç cebine yerleşir. Orada soğuktan, aç kurtlardan korunur, ceketin cebinin içindeki buğday taneleriyle karnını doyurur. Baharın gelmesini, ailesinin, arkadaşlarının geri dönmesini beklemeye koyulur. Koca bir kışı birlikte geçiren iki dostun hikâyesi benim gözlerimden bir kaç damla yaş süzülmesine vesile oldu.
Yalvaç Ural'ın  "En sevdiğim kitaplarımdan biri" dediği Korkuluğun Kalbi kitabı bizim favorilerimiz arasında. Siz de alın okuyun, hediye edin.
Yalvaç Ural hakkında daha fazla bilgi edinmek için aşağıdaki linki tıklayın.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Yalva%C3%A7_Ural
Burcu Aktaş'ın Radikal gazetesinde yayımlanmış Korkuluğun Kalbi kitabı hakkındaki haberi için aşağıdaki linki tıklayın.
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=234293

Yazan Yalvaç Ural
Resimleyen Sebastian Barreiro
Marsık Yayıncılık
Ciltli büyük boy 37 sayfa
Okul öncesi

 

4 Mayıs 2014 Pazar

TONİNO Keşke Görünmez Olsam

İdefix'in bahar kampanyasını kaçırmadım. Hazır Marsık Yayıncılık'ta indirim varken önceden almayı planladığım TONİNO Keşke Görünmez Olsam'ı da sepete ekledim. Kargo geleli dört beş gün oluyor ancak babamın rahatsızlığı, ev, hastane, iş arası koşturmaca derken yeni aldığımız kitaplara bakmadık Deniz ile. Dün gece yatmadan önce onun aklına geldi. "Annee, kargodan gelen yeni kipaklardan okuyalım mı?"
Tonino ile başlamak benim tercihimdi. Sebebi Birgün Kitap Ekinde yayımlanan bu güzel yazıydı elbette.
http://birgunkitap.blogspot.fr/2014/02/seni-sevmek-hayat-sevmeye-benzer-funda.html

Kitabın yazarı Gianni Rodari (1920-1980), İtalya'nın yetiştirdiği en iyi çocuk kitapları yazarı olarak biliniyor. Angela Nanetti'den sonra takip edeceğim, Deniz'e kitaplarını alacağım ikinci İtalyan yazarı tanımış oldum böylece üstelik ölümünden tam kırk dört yıl sonra... Kim bu Gianni diyorsanız kısa biyografisini okuyun.
Gianni Rodari, daha on yaşındayken şiirler yazmaya, müzikle uğraşmaya başladı. Amacı müzisyen olmaktı. Yirmi yaşında müzik öğretmeni oldu. İkinci Dünya savaşı patlayınca, ülkesinde gerçekleşen faşist düzene karşı girişilen harekete katıldı. Uzun süre gazetecilikle uğraşan yazar, bir çocuk gazetesinin de yönetmenliğini yaptı. 1947'de çocuklar için yazmaya başladı. Onun hayatının ikinci dönemi böyle başladı. Sonunda da, dünyanın en iyi çocuk kitapları yazarlarına verilen büyük ödülü, Hans Christian Andersen Ödülü'nü 1970 yılında aldı. Yapıtlarında, çağdaş konuları, peri masallarının anlatımıyla işlediği görülür. Bu onun büyük özelliğidir. Asıl amacının da, yazdığı kitaplarla, çocuklardaki yaratıcılığı, hayal gücünü harekete geçirmek olduğunu söylemiştir. 1951 yılında yazdığı, büyülü bir sebze-meyve kralığında geçen olayları anlattığı Soğan Oğlan ile ünü dünyanın dört bir yanına yayılmıştır.
Gelelim konusuna; Tonino, bir gün okula ders çalışmadan gider. Öğretmenin kendisini tahtaya kaldırmasından korkar ve "Keşke görünmez olsaydım" diye düşünür. Kısa süre sonra düşlediğinin gerçek olduğunu fark eder. (Tonino, görünmez olduğu andan itibaren, çizer Alessandro Sanna onu sınıftaki diğer çocuklardan farklı olarak nokta nokta şeklinde çizmiş. Deniz'in hikâyeyi resimlerden takip edebilmesi için bu detayı ona gösterdim.)Tonino, başlangıçta görünmez olmayı çok eğlenceli bulur. Sınıf arkadaşlarının saçını çeker, mürekkep hokkalarını devirir, otobüse bedava biner, pastanede tatlı, tuzlu canı ne çekerse yer. Ancak okula dönüp arkadaşlarıyla oynamak istediğinde işin rengi değişir. Kimse onu görmez. Uzattığı lolipopu almaz. Canı sıkılır, sonunda dayanamayıp ağlamaya başlar. "İyi de, gözyaşları kimsecikler onları görmezse neye yarar?" Bu kitabın en sevdiğim yerlerinden biri oldu. İkincisi ise Tonino'nun başka bir görünmezle, yaşlı bir dedeyle karşılaşması...Bankın üzerinde güneşlenen bir dedecik ona "Neden ağlıyorsun?" diye sormuş. Tonino, bu tatlı dedenin kendisini görmesine çok şaşırmış: "Nasıl yani? Siz beni görebiliyor musunuz? "Elbette görüyorum. Sen her gün bu yoldan geçip okula gidiyorsun.""Ama ben sizi daha önce fark etmedim.""Evet biliyorum. Beni genelde fark etmezler. Benim gibi bütün gün bu bankta oturan yaşlı birini, senin gibi çocuklar ne yapsın? Ben sizin için görünmez biriyim. " Bu konuşma sırasında dedenin elleri çizgi çizgi iken Tonino eski haline dönmüştür. Deniz'in bunu fark etmesi, "Aa anne bak Tonino, görünür olmuş!" demesi çok hoşuma gitti. Marsık Yayıncılık çocuk kitaplarını yaş grubuna göre etiketlemiyor. D&R 6-10 yaş olarak etiketlemiş. Bence okul öncesine de okunabilir. Deniz'e sadece bir kez okudum. Resimler onun alışık olduğu çizimlere benzemiyordu ancak kitabı sevmesine engel olmadı. Hikâyeyi ilk seferde anladı. Dedenin kendisini görünmez hissetmesi, ellerinin çizgi çizgi çizilmesi hakkında neler düşünüyor, kavrayabildi mi, ondan emin değilim. Bunun üzerine konuşmadık. Sonraki okumalarda belki fark eder. Her okumada resimlerde farklı, daha önceden dikkatini çekmeyen şeyler buluyor ve gösteriyor çünkü.
 
Yazan Gianni Rodari
Çizen Alessandro Sanna
Çeviren Tanay Burcu Ural Kopan
Marsık Kitap
24 sayfa
1. Baskı Haziran 2012