Başlangıçta
bir küçük nokta vardı. Hepimizin içinde var olan yaratıcı gücü
dışarı çıkarmak istedi. Yürek inandı noktanın gücüne.
Hayaller nokta oldu, çizgi oldu, durmadan, hız kesmeden kalem
oynatan el ile birleşince. Coşkuyla, mutlulukla dolmaya başladı
sayfalar. Akıl, “Baskıyı azalt. Mükemmeliyetçiliğin,
yaratıcılığını örselemesine izin verme. Mış gibi düşün!”
dedi. Geriye yaslandı küçük nokta. Baktı tek tek, ağaçmış,
çiçekmiş, güneşmiş gibi görünen resimlere... Gülümsedi. Bir
yazarın kapısını çaldı. Küçük noktayı dinleyen yazar
çocuklar kendilerine inansın, yaratabilsin diye üç kısa hikâye
yazdı ve resimledi. Peter H. Reynolds'ın “creatirology” adını
verdiği üçlemenin ilk iki kitabı Nokta ve
Mış Gibi Altın
Kitaplardan çıktı.
Serinin ilk
kitabı olan Nokta'nın kahramanı resim yapamadığına
inanan Vashti adında bir kız çocuğu. Çizemeyeceğine dair inancı
öyle güçlü ki dersin sonunda öğretmenine boş kâğıt uzatır.
Vashti'nin öğretmeni eğilip boş kâğıda baktı. “Aaa! Kar
tipisine tutulmuş bir kutup ayısı.” Vashti, “Çok komik ama
ben resim YAPAMIYORUM.” dedi. Öğretmeni gülümsedi. “Bir nokta
yap bakalım, o seni nereye götürecek.” dedi. Bu
sözlerin ardından Vashti öfkeyle bir küçük nokta koyar ve
yaratıcı yolculuğu başlar. Başlangıçta sert ve öfkeli
çizimler, renkler, Vashti başardıkça yumuşar, pastelleşir.
Kitabın sonunda Vahti'nin, bu hediyeyi, ilhamın kaynağını bir
diğer çocukla paylaşması umudu arttırır. Nokta, bize
başlamak için bir küçük adımın yeteceğini hatırlatıyor.
Güçlü mizah duygusuna sahip, boş kâğıttan daha fazlasını
gören, öğrencisine inanan bir öğretmenin nasıl mükâfat
olabileceğini gösteriyor.
Serinin
ikinci kitabı Mış Gibi'de resim yapmayı çok seven
Ramon'la tanışırız. Ramon konu bulmakta asla sıkıntı çekmez.
Her zaman her yerde hiç durmadan coşkuyla, mutlulukla resim yapar
ta ki ağabeyi Leon vazoda çiçekleri çizdiği bir resme bakıp
kahkahalarla gülerek “Bu nedir?” diye sorana
kadar. Ramon kâğıdı buruşturup atar. Resim çizmeye devam eder.
Artık yalnız değildir. Yaptıklarının bir şeye benzemediğini
düşünen bir çift göz onu her an izlemektedir. Ne çizse
beğendiremez o alaycı gözlere. Yaptıklarını buruşturup atar.
Sonunda resim yapmaktan vazgeçer. Bir gün kız kardeşi Marisol'ün
odasının duvarlarında kendi buruşturulmuş resimlerini görür.
Marisol bir resmi işaret ederek, “Bu en sevdiklerimden biri.”
dedi. Ramon, “Vazodaki çiçekleri çizmek istemiştim, ama
beceremedim.” Marisol heyecanlı bir şekilde “Evet, vazoyMUŞ
GİBİ!” dedi. Bir anda Ramon'un üstünden mükemmeliyetçiliğin
yükü kalkar. İçi enerjiyle dolar. Eskisi gibi özgürce “ağaçmış,
balıkmış, güneşmiş gibi” resimler çizer. Hatta “mış
gibi” resimlerinden esinlenerek “mış gibi şiirler” yazmaya
başlar.
Bir
ilkbahar sabahı Ramon kendini çok iyi hissetti. Bu mış gibi
resimlerin, hatta mış gibi kelimelerin bile betimleyemeyeceği bir
duyguydu. Bu duyguyu betimlemeye çalışmaktansa uzanıp tadını
çıkarmaya karar verdi. Hikâye bence burada bitmeliydi. Ancak
yazar son bir cümleyle konuyu sonuca bağlamak istemiş. “Ve
bundan böyle Ramon mış gibi yaşamaya devam etti.”
Yaratıcılığı arttırmayı hedefleyen bir kitabın “mış gibi
yaşam” ile bitmesi hoşuma gitmedi doğrusu. Çocuklar mış gibi
resimler çizsin, mış gibi şiirler yazsın ama mış gibi
yaşamasın.
Yazan ve resimleyen Peter H. Reynolds
Türkçesi Oya Alpar
Altın Kitaplar
Okul öncesi
(*)Bu yazı 10/10/2014 tarihinde okumadan yatmayanların kitap tanıtım yazılarına yer veren çok yazarlı okuryatar isimli edebiyat sitesinde yayımlandı. Siteye ulaşmak için tıklayın.
http://www.okuryatar.com/noktanin-gucu-tugba-gurbuz/
Yazan ve resimleyen Peter H. Reynolds
Türkçesi Oya Alpar
Altın Kitaplar
Okul öncesi
(*)Bu yazı 10/10/2014 tarihinde okumadan yatmayanların kitap tanıtım yazılarına yer veren çok yazarlı okuryatar isimli edebiyat sitesinde yayımlandı. Siteye ulaşmak için tıklayın.
http://www.okuryatar.com/noktanin-gucu-tugba-gurbuz/