Bazı kitapların kapakları "al beni, oku beni" diye bağırıyor. Anahtar da o kitaplardan biri.
Ön kapağında, kapı aralığından bakan üç afacan oğlan var, küçük, ortanca ve büyük. Arka kapakta ise büyük ağabey kardeşlerine Kurt İle Yedi Keçi Yavrusu'nu okuyor. Üç kardeş belli ki bu masalı biliyor. Ya siz? Hatırlamak için;
Hani çocukların kendini oyuna kaptırdıkları anlar vardır. Dışarıda top patlasa duymazlar. Belki kırk üçüncü kez aynı oyunu tekrarlıyorlardır, sessizce, zevkle... Ortalık dağılsa da o kıymetli, annenin çağrılmadığı anlarda bir anne ne yapar? Evin dağılan diğer alanlarını toplar, kendini mutfağa atar, bir sonraki öğünü planlar. Öyle bir sahne canlandırın gözünüzün önünde.
Üç afacanın annesi, salona kafasını uzatıyor, bakıyor ortalık süt liman, çorba pişirmek için mutfağa dönüyor. Patatesleri soymaya başlıyor.
Fakat sonra bir de baktı ki patatesler yetmeyecek.
Hem birkaç soğan gerek, biraz da mercimek.
Köydeki markete gitmeli hemen,
yoksa oğlanlar akşama çorba içemeyecek.
Çocuklar kendisiyle gelmek istemeyince onları sıkıca tembihliyor:
"Peki öyleyse. Ben hemen döneceğim, merak etmeyin.
Ben dönene kadar kimseye kapıyı açayım demeyin!"
Anne, anahtarını evde unuttuğundan habersiz alışverişini tamamlayıp geliyor. Ee insanlık hâli, olur böyle unutkanlıklar diye düşünüyor ve zili çalıyor. İşte cümbüş ondan sonra kopuyor. Çocuklar kapıyı açmayınca onlara verdiği öğüdü hatırlıyor. Mektup aralığına eğilip içeri sesleniyor.
"Çocuklar, benim ben,
bir tanecik anneniz!
Anahtarımı unuttum,
haydi açın kapıyı!"
Anneleri hiçbir şey unutmadığına göre kapıdaki kim? Çocukları ikna edip içeri girmek hiç de kolay değil!
Yazan Isabelle Flas
Resimleyen Annick Mason
Çeviren Acar Erdoğan
Mavibulut Yayınları
Okul öncesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder