Mor İnek çok uzaklardan taa Küba'dan sesleniyor bize.
Hikâye sıradan bir ineğin mor ineğe dönüşmesiyle başlıyor:Günlerden bir gün,
Teresa Teyzenin ineği,
çileklerin üzerine
bir de üzüm yiyince
başlamış morarmaya.
Sabun, su, sabırla ovalamak yetmiyor. Bir türlü ineğin rengi normale dönmüyor. Teresa Teyze şaşkın, ümitsiz, çaresiz, kimsenin artık mor ineğin sütünü içmek istemeyeceğinden emin olarak düşüyor yola, mor ineği komşu köylerde satmaya, ondan kurtulmaya. İneğin süt dolu şişkin memelerini bile görmüyor gözleri. Tek derdi, kakalamak birine bu hiç de sıradan olmayan ineği. Meyve yemek bir suç olmamalı. Mor İnekçik yalnız kalmamalı. Kim olacak acaba Mor İneğin yeni sahibi?
Doğru mu bilinmez, internet dehlizlerinde dolanırken okumuştum, Çince de kriz kelimesi aynı zamanda talih anlamına da geliyormuş. Teresa Teyzeye şanssızlık, kriz gibi görünen durumun ne büyük bir talih, fırsat olduğu cesur, yeniliğe açık bir çocuğun (her çocuk öyle değil midir?) ineği sahiplenmesi, sağdığında birbirinden leziz meyveli sütler elde etmesiyle anlaşılıyor.
İngiliz filmleri gibi bitireyim:
Mor İnek meyveli süt vermeye devam ediyor. Küçük çocuk büyüdü. Hâlâ birlikte yaşıyorlar. Teresa Teyze alı al, moru mor herkese çok sevdiği ineğini nasıl elinden kaçırdığını anlatıyor, özellikle de Mor İnek oyuncağını elinden düşürmeyen küçük yeğenine.
Mor İnek
Yazan Zulema Clares
Çizen Enrique Martinez
Çeviren Yaşmak Pusat Keskin
Yazılama Çocuk
3+