Bu Blogda Ara

7 Mayıs 2016 Cumartesi

KÜÇÜK AYI İLE AHLAT AĞACI

Bir hikâye kahramanı olarak güneşe kızabileceğimizi, Deniz'in gözlerini kısarak "kötü, kötü" diyebileceğini hiç düşünemezdim. Küçük Ayı İle Ahlat Ağacı bunu mümkün kıldı. İlk sahneden alalım ve aktaralım:
Göz ucuyla baktı Küçük Ayıcık. O koca portakal sanki geçebilecekmiş gibi, yine inin kapısından içeri girmeye çalışıyordu.
"Boşuna uğraşma! Dün de geçemedin, bugün de geçemeyeceksin! Lütfen, annemi çağırmadan çek git!" dedi.
Baktı ki Güneş, Küçük Ayı'nın hiç aldırdığı yok, istediği kadar yat! Bana ne?.. Nasıl olsa biraz sonra annen götürüp seni o soğuk suda, gölde yıkayacak!" dedi.
Annesinin kendisini gölde yıkayacağına inanan Küçük Ayıcık fırlayıp kalkıyor yerinden ama Güneş bu sefer de "Kandırdım, kandırdım!" diye bağırarak kaçıyor ve Deniz bir kez daha Güneş'e kızıyor. Kötü başlayan sabah, bir dizi talihsizlikle devam ediyor. Küçük Ayıcık yere düşüyor, paldır küldür yuvarlanıyor, ancak bir ahlat ağacına çarparak durabiliyor. Yetmiyor, başına kocaman bir ahlat düşüyor. Ve hain Güneş en tepedeyken bile Küçük Ayıcık'ı izlemeyi ve gülmeyi ihmal etmiyor. Henüz yüzüne dahi yıkamamış, annesinin yanına gidememiş Küçük Ayıcık, toplayacağı ahlatlarla annesini sevindirebileceğini düşünüyor. Ama ya ahlatlar tatlı değilse?



Yazan Yalvaç Ural
Resimleyen Feridun Oral
YKY
Okul öncesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder