Bu Blogda Ara

17 Ağustos 2014 Pazar

YAĞMURCU PRENS


Dört yaşındayken hava durumu benim için büyük bir muammaydı. Kışın çok soğuk yazın da çok sıcak olduğu için dışarı çıkamıyordum. Deniz'in her zaman dediği gibi, “Bu işte bir karışıklık var”dı. Ne zaman canım dışarıda oynamak, bikinimi giyip yüzmek istese kar ya da yağmur yağıyordu? Güneşi geri çağırmanın bir yolu bulunamaz mıydı?

İlk kez sanırım bu sebeple Tanrı üzerine düşündüm. Dört yaşında bana göre Tanrı bulutların üzerinde oturup güneş, yağmur, kar şekilli düğmelere basarak havayı değiştiren kişiydi. Yanılmışım, yağmur işine başka biri bakıyormuş. Yağmurcu Prens!

Yağmurcu Prens, bulutların üzerinde yaşayan ufak tefek tüy kadar hafif biri. Çok meşgul. Elinde bir alet çantası bütün gün o bulut benim bu bulut senin zıplayıp bulutların üstündeki muslukları açıyor. Böylece yağmur yağıyor. Bu hiç de kolay bir iş değil. Her zaman sulanması gereken tarlalar, dolması gereken barajlar var. Hep koşması, tek tek tüm bulutları açması gerekiyor. Bazen muslukları açtıktan sonra yorgunluktan uyuyakalıyor. Yağmur yağıyor da yağıyor.

Yağmurun bir türlü dinmediğini gören gürültücü bir şimşek, gökgürültüsüyle Yağmurcu Prens'i uyandırır. Minik prensimiz irkilerek uyanır ve uyku sersemliğiyle bağırır: “Ne çok yağmur yağmış! Acaba kaç saattir uyuyorum?”

Açıyor, yağıyor yağıyor, sel oluyor, kapatıyor, bitkiler boynunu büküyor, toprak kuruyor, kuraklık başlıyor. Bu döngü hiç bitmiyor. Prens hep bir yerlerde uyuyakalıyor. Bu uyku daha ne kadar sürecek Yağmurcu Prens? Koş Şengal dağlarına dudakları susuzluktan çatlamış bebekler, çocuklar seni bekliyor.
 

Yazan Gianni Rodari
Çizen Nicoletta Costa
Çeviren Tanay Burcu Ural Kopan
Marsık Yayıncılık
24 s kuşe ciltsiz
Okul öncesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder