Bu Blogda Ara

10 Ağustos 2014 Pazar

ZOGİ


Deniz'in kütüphanesindeki Julia Donaldson kitaplarının hepsi Ada'ya alınmış olanlardı. Bu hafta Deniz'e ilk Julia Donaldson kitabını aldım. Anlaşılan idefix paketini heyecanla bekleyen o değil, benmişim.
Paket açılıp da içinden kitaplar çıkınca Deniz'in yüzünde beliren öfke, hayal kırıklığı ve ağlamaklı ifadeyi ilk kez bayram sabahı annemlerde görmüştüm. Açtığı her paketten oyuncak çıkmasını bekleyen yaşa girmiş de haberim olmamış. Paketi büyük bir heyecanla açtı. İçinden Zogi'yi çıkardı. Baktı, kızdı, ve ağlayarak odasına kaçtı. “Kötü, kötü” diye söylendiğini işitiyordum. İşin fenası kötü olarak nitelendirdiğinin bizzat ben olduğumu da gayet iyi biliyordum. Yine de kitaba kötü dediğini düşünmek bana kendimi daha iyi hissettirecekti, inandım. Sonra kitabı açtım. İlk kez okuyacaktım. Deniz'in keyfinin yerine gelmesini bekleyemezdim. Belki de gerçekten kötüyümdür. Sesli, bağıra çağıra okumaya başladım. Bizimki odasından geldi bir süre sonra. Kaşlar çatık, mutsuz bir ifadeyle “Bu kipak kötü, hiç resmi yok, çok sıkıcı!” dedi. “Sen Julia Donaldson'ın kitaplarını çok seviyorsun. Julia Donaldson'ın yazdığı başka kitapların da var. Odana gidip onları da bulalım mı?” dedim. Birlikte gittik ve kitapları çıkartmaya başladık. Tostoraman'ın Yavrusu, Değnek Adam, Nohut Oda Bakla Sofa, Minik Balık, Yataktan Düşen Ayıcık, Süpürgede Yer Var mı?, Pırtık Tekir. Hepsini halının üzerine yaydık. Deniz araya Burun ve Papatya ve Koyunlar'ı da karıştırdı. Tüm bu kitapları tek tek okuduktan sonra Zogi'yi okumamı istedi. İtiraf etmeliyim yoruldum ama kitabı sevdi. Ben de!

Zogi, bir yavru ejderha! Ana okulunda ilk yılı. Her yıl sadece bir konu üzerinde çalışırlar. Sabırla aynı şeyi bir daha bir daha yaparlar. O günün en iyisi de bir altın yıldız kazanır. İlk yılın konusu uçmaktır. Öğretmenleri “daha yükseğe daha yükseğe uçun” derken Zogi birden bir ağaca çakılır ve yere düşer. O sırada elinde ilk yardım çantası ile ormandan geçen küçük kız ona yardım teklif eder. “Lütfen ağlama artık minik ejder. Şimdi başına güzel bir bant yapıştırırım hepsi geçer.” İkinci yıl kükremeyi öğrenirler. Zogi öyle çok kükrer ki zavallıcığın sonunda sesi kısılır. Neyse ki ormanda elinde ilk yardım çantasıyla dolaşan bir küçük kız vardır. Zogi'ye bu sefer de naneli pastil verir. Üçüncü yıl alev püskürtmeyi öğrenirken kanadını yakar, küçük kız gene çıkagelir ve kanadına güzel bir bandaj yapar. Dördüncü yıl prenses kaçırmaları gerekmektedir. Zogi, prenses kaçırmak için bir kuleye gider ancak başına gelmEyen kalmaz: Başından aşağı bir kova su dökülür, mızrakla saldırıya uğrar, bir nine tahta kaşıkla ayaklarına vurur, bir ayı kuyruğunu ısırır. Perişan bir hâlde yerde oturmuş ağlarken küçük kız yanına gelir.
“Acaba” demiş kız, “kaçırmak ister miydin beni? Benim adım Prenses İnci.”
“Ay, ne iyi bir fikir” demiş Zogi. Havalanıp uçmuşlar birlikte, Prenses sıkı sıkı tutunmuş ona, fırr fırr diye dolanırken mavi gökte.
“Şu işe bakın” demiş Bayan Ejderha, “İlk prensesimiz geldi! Kazandın altın yıldızı, tebrikler minik Zogi!”
Prenses İnci ejderhalarla birlikte kalır. Yaralandıklarında, hastalandıklarında onlara bakar ta ki ertesi sene savaşmayı öğrenme dersi başlayana kadar. Cesur Prens, Prenses İnci'yi kurtarmaya gelir. Zogi ile tam savaşmaya başlayacakken Prenses İnci öne fırlar onları durdurur.
“DURUN, sizi şapşallar! Dünyada zaten yeterince kesik, yanık, yara bere var. Kurtarma beni! Geri dönüp bir prenses olmayacağım, O süslü püslü, aptal elbiseler içinde sarayda salınıp durmayacağım. Doktor olmak ,stiyorum ben, dere tepe dolaşıp
İnsanların dertlerini dinlemek, onları iyileştirmek istiyorum ben.”
Ve finale doğru kitabın güzel sürprizi gelir. Şövalye “Ben de!” diye haykırır ve başından miğferini çıkarır. Zogi de onların uçan ambulansı olmaya karar verir. Öğretmen onları tebrik eder, öğrenciler de kükreyerek onları kutlar. Uçan doktorlar ufka doğru uzaklaşır.

Yazan Julia Donaldson 
Resimleyen Axel Scheffler
Çeviren Ali Berktay
İş Bankası Kültür Yayınları
Okul öncesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder