Büyükler ve hiç bitmek bilmeyen
işleri...
Bir dakika tatlım şu bulaşık
makinesini boşaltayım, telefonda konuştuğumu görmüyor musun?, bir
saniye canım yemeği ısıtayım hemen geliyorum...
Nasıl tanıdık geldi mi? Çalışan
anneler ve onlardan ilgi ve oyun bekleyen çocuklar...
Sevgi Kraliçesi bu durumu
hicvediyor.
Kraliçe, her sabah olduğu
gibi, çok önemli konuklar bekliyordu.
“Anne,” dedi küçük
prenses, “lütfen...”
“Zamanım yok canım.
Mürebbiyene söyle!”
“Ama anne yalnızca biraz
sevgi istiyorum...”
“Canım yavrum, şimdi çok
işim var. İstersen uçağımı alıp Sevgi Kraliçesi'ni aramaya
çık!”
Prenses kraliyet
uçağına atlıyor ve keyifli yolculuğu başlıyor. Doğru duydunuz,
keyifli diyorum çünkü prenses annesinden beklediği sevgiyi
alamadığı için yola düşse de uçağa bindiği anda kendisini
kuşlar kadar hafif hissediyor. Yolculuk boyunca aradığı Sevgi
Kraliçesi'ni bulamıyor ama birbirinden ilginç kraliçelerle (Pasta
Kraliçesi, Kediler Kraliçesi, Oyuncaklar Kraliçesi, Çiçekler
Kraliçesi ve Gece Kraliçesi) tanışıyor, onlarla iyi vakit
geçiriyor, ayrılırken annesine götürmek üzere bir küçük
hediye alıyor onlardan ve yeniden yola düşüyor. Kitabın
tekrarlayan bir ritmi var. Tanışma, birlikte eğlenceli vakit
geçirme, vedalaşma... Her vedalaşma sahnesinin altında italikle
Kraliçe'nin o anki durumu anlatılıyor, yorgun, yalnız, üzgün...
Kitabın arka kapağında “Kitaptaki bir çok özgün buluşun
arasında, Kraliçe Anne'nin gün boyunca yaptıklarının, prensesin
hayal ettiği biçimiyle anlatılması çok hoş!”
yazıyor. Okurken bana hiç de böyle gelmedi, doğrusu. Ben o
bölümleri prensesin hayali değil, annenin gerçekten içinde
bulunduğu hâl olarak algıladım.
Prensesin son
durağı Gece Kraliçesi oluyor.
“İyi akşamlar
efendim,” dedi prenses. “Sevgi Kraliçesi siz misiniz acaba?”
“Hayır minik
yıldızım, ben Gece Kraliçesi'yim. Kâbusları kovmak için
masallar anlatırım. Gel, sana en sevdiğim masalı okuyayım:
Bir varmış bir
yokmuş. Sarayında kendini çok yalnız hisseden bir kraliçe
varmış....”
Bir anda prensesin
aklına sarayda bıraktığı annesi geliyor ve aradığı Sevgi
Kraliçesi'nin annesinden başkası olmadığını anlıyor. Tersine
yolculuk başlıyor. Annesi sarayda özlemle ona kucak açıyor.
Getirdiği hediyeler mi? Kimin umurunda! Annesi önce kızını
sevmek, çok çok sevmek istiyor!
Hikâye bitince arka
kapakta yer alan anne kızın alt alta üst üste hâlleri insanın
içini ısıtıyor. Biraz buruk görünse de sevgi dolu bir masal bu.
Okuyun, pişman olmayacaksınız. Prensesle annenin her yeniden
buluşmasında bol öpücüğe boğuldum ben de. Son okumamızda ise
arka sayfada yer alan anne kızın akrobatik oyunlarını tekrarlamak
istedi Deniz. Bu denememiz bol kıkırdamayla sonuçlandı. İçimden
bir ses sonraki okumalarımızın artık hep bu şekilde biteceğini
söylüyor bana. İtirazım yok!
Kitaptaki
kraliçelerin resmedilme şekli ayrıca takdire şayan. Genel geçer
güzelliğin dayatılmadığı resimlemeleri çok sevdim. Özellikle
Kediler Kraliçesi'nin geleneksel kıyafetler içinde Afrikalı bir
kadın olarak çizilmesi ve “güzel bir hanım” olarak
betimlenmesine bayıldım.
Flaman Edebiyat
Fonu'nun maddi desteğiyle yayımlanan kitabın orjinal dili
Fransızca ve ilk kez 2002'de Paris'te basılmış. Türkçe çevirisi
ise Belçika'da basılmış. Sanırım yazar Belçika'nın Fransızca
konuşulan bir kantonundan. Ve kitabı da evlat edindiği kızına
adayan bir anne.
Sevgi Kraliçesi
Yazan ve resimleyen
Kristien Aertssen
Çeviren Aslı Motchane
Kır Çiçeği Yayınları
Okul öncesi