Bu Blogda Ara

1 Haziran 2014 Pazar

KÜÇÜK AYŞEGÜL BİSİKLET KAZASI


Küçük Ayşegül'ü tanırsınız. 1954'den beri dört kuşağı büyüten ezel evvel çocuk kitabı kahramanı Ayşegül'den bahsediyorum. Ayşegül kitapları konusunda insanlar ikiye ayrılıyor bence. Sevenler ve sevmeyenler. Ben kocaman bir sevmeyenim. Ayşegül hayranlarından değilim. Galiba çocukken de değildim. Ablam gibi adım Ayşegül değil diye üzülmezdim örneğin. Kızımla Ayşegül kitabı okumak gibi bir hayalim de olmadı hiç. Günümüzde o kadar güzel çocuk kitapları var ki, Deniz'i en azından okul öncesi dönemde Ayşegül serisi ile tanıştırmak aklımın ucundan bile geçmezdi. Ama gel gör ki, Deniz'e sağdan soldan gelen ikinci el kitaplar arasında Küçük Ayşegül Bisiklet Kazası da vardı. Uzun zaman önce Deniz'e okumayacağım kitaplar arasına kaldırmıştım. Bundan iki üç ay önce de ihtiyacı olan bir miniğe verdiğim fazla oyuncak ve kitap kolisi içinde yerini almıştı. Sonra ne mi oldu? Kitabı bir yıldan fazla görmediği, verdiğim kitap-oyuncak kolisinden haberi olmadığı halde birdenbire Deniz'in aklına geliverdi.
"Benim bi kipakım vardı anne. Hani bi çocuk biseklikten düşüyodu ya, o kipakım nerde?"
Ayıkla pirincin taşını! Çocuk kütüphanesinde olduğunu görmüştüm. Teklemeden cevapladım.
"Kütüphanede var. Oradan ödünç alabiliriz."
"İyi ama benim kipakım nerde?"
Yalan artık kaçınılmazdı!
"Aa o kitap senin değildi ki. Kütüphaneden ödünç almıştık. Geri verdik. İstersen tekrar ödünç alabiliriz."
Bugünkü kütüphane ziyaretimizde aldığımız dört kitaptan biri tahmin edebileceğiniz üzere Küçük Ayşegül Bisiklet Kazası oldu. Orada okuduk. Eve gelir gelmez dört kitabı tek tek okuduk tabi Ayşegül'den başlayarak. Bence içlerinde en sıkıcısı oydu! Sıra bu haftaki blog yazısını yazmaya gelince Deniz, kitabı seçti ve çizgi film izlemeye koyuldu. İtiraf ediyorum. Deniz'in kitap seçimini daha sonra yazılmak üzere bir kenara koyup Müzisyen İnek Sırma'yı yazmayı düşündüm. Sonra onun seçimine saygı duyarak oflaya poflaya yazmaya koyuldum.
Gelelim kitabın konusuna;
Ayşegül bir kış günü bisiklete binmektedir. Arkasını dönüp köpeği Pantufla'ya bakınca dengesini kaybeder düşer. Bacağı kırılır. Pantufla yardım çağırmak için Çiftçi amcayı çağırır. Ayşegül hastaneye gider. Röntgende kırık tespit edilir. Ameliyata alınır. Hastanede yeni arkadaşlar edinir. Bunlardan biri de Coşkun'dur. Bir sabah uyanır. Coşkun yatağında yoktur. Taburcu olmuştur. Giderken Ayşegül'e bir de mektup bırakmıştır.
Deniz'in Ayşegül kitaplarını sevmesinin nedeni sanırım gerçek hayatı tamamen taklit etmesi. Kendini resimlere bakmaktan ve sorular sormaktan alamıyor. Belki de haklı. Hastane sahneleri çok gerçekçi ve detaylı resmedilip anlatılıyor. Bizim hastanelere benzemeyen yönleri de var. Annelerin refakatçi kal(a)mamaları. Belki çocuklar çocukluk kahramanlarının kendileri gibi bir hayat sürüyor olmasından hoşlanıyordur. Bu dizinin 1950'li yıllarda yazılıp çizilmesine inanmak güç. Hastanede yer alan büyük güzel oyuncaklarla dolu oyun odaları, çocukları eğlendirmek için gelen palyaço... Günümüzde bile Türkiye'nin rutin manzarası olduğunu zannetmiyorum.
Akşam babası eve geldiğinde  aldığımız kitapları ona da gösterdik. Çağlar, Küçük Ayşegül Bisiklet Kazası'nı görünce, "Aa İstanbul'a gittiğimde elime alıp incelemiştim. Neredeyse alacaktım." demez mi? Ayşegül, kapıdan kovuyorum, bacadan giriyorsun!


Küçük Ayşegül Bisiklet Kazası
Yazan Gilbert Delahaye
Resimleyen Marcel Marlier
Çeviren Eray Canberk
Marsık Yayıncılık
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder